Soner Yüksel yazdı
Milli Eğitim camiası epey hassas bir camia. Hal böyle olunca herhangi bir yerde çok abes durmayacak ya da sorun teşkil etmeyecek işler bu camiada çok önemli olabiliyor.
Sağlıklı, ahlaklı, donanımlı gençler yetiştirmek için çocukluktan başlayan ve üniversite sürecine kadar giden yolda en büyük sorumluluk, o çocuklara örnek olması gereken eğitimcilere, öğretmenlere, idari pozisyonlarda görev yapanlara düşüyor. Ama onlardan daha da önemlisi onların idare ve sevkiyle ilgili karar verici, denetleyici, sorumluluk yöneticilere de ciddi bir sorumluluk düştüğü ortada.
Girişi biraz uzattım, iyisi mi direk konuya gelelim.
Sonhaber gazetesinde Ayhan Aydıner Milli Eğitim camiasına çok hâkim, istihbaratları çok sağlam ve bu sayede yazdığı yazılarla sorumlu isimlerin bile bazı hataları telafi etmesine olanak sağlayan bir gazetecidir.
Niceden beri belgeli, bilgili iddiaları köşesinde dile getiriyor ve takibine devam ediyor. Konunun aktörü Hızırbey İmam Hatip Okulu Müdürü. Dile getirilen iddialar ise öyle yenilir, yutulur iddialar değil. Öğrenciye darp, öğretmene şiddet ve tehdit, haksız kazanç elde edildiği, silahlı fotoğrafların olduğu yönünde çok yönlü iddialar. Birçok iddia Savcılık’a da intikal etmiş ve resmileşmiş durumda. Aslında sadece Aydıner değil, kurumumuza sırf söz konusu müdürü şikâyet için gelen veliler de, okulla ilgisi olmadığı halde okuldaki güvenlik görevlisinden dert yananlar bile var. Küfür, hakaret, şiddet, haksız kazanç diye sıralanan iddiaların bir eğitim yuvasında gerçekleştiğini düşününce insan hayret ediyor.
Hayret edilecek bir husus da henüz bu okul müdürü ile ilgili herhangi bir işlem yapılmaması ve hatta okulda görevlendiren müfettişlere ‘konuyu zamana yayın, unutturun’ diye tembihte bulunulduğu iddiaları. Umarım böyle bir tembih olmamıştır, dedikodu ile sınırlıdır.
Gel gelelim bu iddiaların muhatabı olan müdürün hükümete yakın Eğitim Bir Sen sendikasının başkan yardımcısı olduğu ve bu yüzden kayrıldığını söyleyenler de var ki, bu da dikkate değer bir husus. Zira “İktidara muhalif bir sendika üyesi olan bir müdür olsaydı, bırakın görevden uzaklaştırmayı meslekten bile atarlar” diyenler haksız sayılmaz.
Ve tüm bunlar Milli Eğitim Bakanı’nın Eskişehir Vekili olduğu bir dönemde gerçekleşiyor. Bakan olduğu şehirde bunlar yaşanıyor, o müdür görevde kalmaya devam ediyor. Kimse müspet ya da menfi açıklama yapmıyor ve iddialar unutturulmaya çalışıyor.
Umarım Bakan Avcı bu konunun gereğini bir an önce yapar ya da yapılması için ivedi bir talimat verir. Yoksa gerçek ya da değil ama sonuçlanıncaya kadar iddialara muhatap olan müdürün görevini sürdürmesi kendi için de, eğitim camiası için de pek hayırlı bir yargı oluşturmayacağı gibi, Bakan Avcı’nın samimiyetini de gölgeleyen bir işe dönüşür.