Atanan vali "Mehmet Saraçoğlu"ydu...
Konuşmalar, nutuklar ve derken rahmetli "Naci Gelendost" elinde kadehi ile ayağa kalktı:
"Siz de benim gibi hassas, duygulu bir ayısınız... Kadehimi ayıların şerefine kaldırıyorum sayın valim..."
Ortalık bir anda karışmıştı!..
Nedense, onca kişi arasından zamanın bir ilçe belediye başkanı fırladı ortaya :
"Sen koca valiye nasıl ayı dersin?"
Gelendost, tuzunu biberini de koydu:
"Ulan sen maymun bile olamazsın!.."
Neyse ki, vali bey gerçekten hassas ve duygulu çıktı da, olay fazla büyümedi...
"Ayı olmak kolay mı?"
***
Bu olaydan yıllar sonra da bir film izlemiştik...
"The Bear" – “Ayı...”
Korku, şiddet, tutku, üzüntü, sevgi hatta şefkat hislerini yaşaman bir şaheser...
Büyük ayının bir yavru ayı için gösterdiği, amansız koruma savaşı...
Yalnız yavru ayı mı?
Kendisini vuran avcıyı günler sonra bir kayalımın dibinde sıkıştırması, acı uğultuları, avcının yalvarması ve ayının bırakıp gitmesi...
Sonrasında avcının da onu vurmaya kalkan arkadaşını önlemesi... Ve nefis bir finalin ardından, "James Oliver"in ünlü sözü ile biten film:
"En büyük heyecan öldürmek değil, yaşatmaktır..."
***
Biliyor musunuz, bu ayıları öldürdüler...
"Bakımları güç oluyormuş..."
Yazık!... Bizim "Kaynanan nasıl göbek atıyor?" diye mahalle mahalle dolaşan ayı oynatıcılarımız bile yapmazdı bu katli!..
Doğrudur... Ayılar hassas olur, sevgi doludur...
Uzaktan gülerler bize...
Cumartesi öyküsü
Bu ülkenin öteki çocukları
"Deniz Kavukçuoğlu"nun yaşayarak kaleme aldığı öyküyü daha önce de aktarmıştık ama, bugün için de o kadar geçerli ki...
-13-14 yaşlarındaydılar...
Hava kararmıştı. Yanlarından başının üzerinde boş bir tepsi taşıyan adam geçiyordu ki, çocuklardan biri ayaklarının üzerinde yaylandı. Sağ elini boş tepsinin içine attı ve işaret parmağıyla tepsinin kenarını sıyırdı...
Diyarbakır’daki bir tatlıcının camından izliyordum bunları.. Kendime bir porsiyon daha kadayıf söyleyip beklemeye başladım...
Aradan çok zaman geçmedi. Aynı adam bu kez dolu bir tepsi kadayıfla kaldırımın sağ yönünde göründü ve çocukların yanından yürüyüp gözden kayboldu.
Çocuklar, aralarında söz birliği etmiş gibi adama hiç bakmadılar ve en ufak bir ilgi göstermediler.
Tam kalkmak üzereydim ki ilk tanık olduğum görüntü bir kez daha yinelendi. İkincisinin ilkinden tek farkı, ilk çocuğun yerini arkadaşlarından birinin almasıydı...
Kalkmaktan vazgeçtim, iki saat daha orada kaldım. O iki saat içinde aynı sahne birçok kez yinelendi. Çocuklar her defasında yer değiştiriyordu...
Boş tepsilerin iç kenarlarına sıvanmış birkaç tel kadayıf ile birkaç damla şurup artığını tadabilmek için oradaydı çocuklar…
Adları "Baklava çalan çocuklar"a çıkan Gaziantepli "Ali" ile "Levent" ve "Metin"i anımsadım...
1957 yılında bir baklavacıdan baklava ve fıstık ezmesi çaldıkları için Var yıl ağır hapse mahkum olmuşlardı...
Ali ve Levent 18’den küçük oldukları için 2.5'ar yıl, Metin ise 18 yaşını 6 gün aştığı için cezasını demir parmaklıklar ardında tamamlamıştı...
Kıssa-dan
Erdoğan "Çok bağlılık ayağımıza pranga " diyor. Demokratik ülkelerde buna "kuvvetler ayrılığı" deniyor!
Gerilim
Darbe, paralel ve provakasyon?
AKP iktidarında ülkeyi yönetmek için bu 3 sözcük yetiyor!
Günün Sözü
Karar veremeyen bir insan, hiçbir tarafa yol alamaz!
Günün Sorusu
Erdoğan'ın ufak-tefek de olsa her terör olayında sorumlu olarak basını göstermesi ne anlama geliyor?
Yanıt: "Manşetlerle savaşa devam ettiği anlamına…
Kolsuz Yaşar’dan
Öylesine yalnızdı ki, kendi kendine oyun oynuyordu.
Ama hep kazanıyordu, kendi kendine oynadığı "LADES" oyununda...
Günün İncisi
Gerçek sevgi ile, ne nankörlük, ne de minnettarlık bağdaşır...
Özdeyiş
Susmasını bilmek, Amcana düşünebilmek için ön şarttır...
Hanri Benazus
Günün Balı
İnsan, kendisine karşı duyduğu saygı oranında, başkalarına yakınlık duyar...
Beterin beteri vardır!
Temel, doğum kliniğinin bekleme salonunda eski bir arkadaşıyla karşılaşır.
Uzun uzadıya eski günlerden sez ederler...
Çocukluk günlerinden, çocuk beklemeye sıra gelmiştir çünkü...
İkisi de "Baba" olmayı beklemektedir ama adam biraz sıkıntılıdır...
"Yaa Temel, bizim ki de tam doğuracak zamanı buldu" der :
"Biz buraya tatil yapmaya gelmiştik..." Temel başını sa11ayarabacı bir tebessümle "Arkadaşım, OM sizinki yine iyi" der:
"Biz henüz flört ediyorduk!"
Durmadan işleyen dil
Adam karısını doktora götürmüş. Uzun süren muayeneden sonra, "Merak etme, önemli bir şeyi yok" demiş doktor:
"Biraz üşütmüş, dili de paslanmış..."
"Olacak şey değil!" diye atılmış adam:
"Durmadan işleyen dil, nasıl paslanır?"
Rüşvet mi, hediye mi?
Amerika'daki eski Virginia Valisi "Robert F, Mc Donnel", işadamlarından hediye kabul etmek, borç istemek, rüşvet almak gibi suçlardan 2 yıl hapis m cezasına çarptırıldı. Valinin aldığı hediye ve para yardımları toplamı 165 bin dolar.
Hürriyet'te "Mehmet Y. Yılmaz”ın yazısından öğrendiğimize göre, kamu çalışanları en fazla 25 dolar, bir yılda en fazla 100 dolar değerinde hediye kabul edebiliyor.
Bizdeki rakam mı?
Halen yürürlükte olan 3628 Sayılı yasaya göre, devlet görevlileri asgari ücretin 10 katı yani 10 bin lira değerinde hediye kabul edebiliyor.
Bunun bir yıllık bir limiti de bulunmuyor.
"Hediye sistemi alenen ve resmen rüşvete dönüşmüş durumda..."
Günün Şiiri
Tedirgin
Bu gözler senin mi
Duyma ne olur mideni
Beraber yaşama hiç kimse gelmesin
Ne iyi çarşıya giderler dedikoduları var
İncir çekirdiğinde didinmelerin türküsü
Ne iyi evlerini düşerler boyarlar
Vazonun bıçağın masanın
Yaşamasıyla yaşamları bir
Ne iyi hiç oralı değiller
Günleri geceleri sürer çıplaklıkları örtülü
D işleri aç sivri
Oysa hepsi bir anda yemyeşil
Ya hepsi yastıkların altına saklı
Ya bir kanatta düşleri dipdiri...
N. Ulvi Akgün (Varlık-1959)
Günün Olayı
Gıda uzmanlarına göre, et tüketimi giderek zorlaşacak ve 20 yıl sonra böcek yiyebilecekmişiz...
Üstelik böcekler beslenmenin anman temel maddelerinden biri olacakmış...
"Denenmiş galiba!"
Günün Biberi
ABD yönetimi IŞİD ile mücadele için 3.5 milyar dolar ayırmış.
Düşünün bu konuda ne gayretli ülkeyiz!..
Türkiye sadece göçmenlere 5.5 milyar dolar harcadı1
Akif Kökçe
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...