Soner Yüksel yazdı
Yaşı 80’in üstünde bir kadın çarptı gözüme, başında yazması ve kendi gibi tipik Anadolu insanı diyeceğimiz birçok kadının arasındaydı. Güçlükle ayakta duruyor, etrafındakiler destek oluyor ama sözleriyle hem yaşamına sevincine dem vuruyor hem de etrafını neşelendiriyordu.
“Allah razı olsun Ahmet Başkan’ımdan biz eskiden Köprübaşı’nı bile gezemezdik, şimdi Eskişehir bitti Konya, Çanakkale, Ankara’yı görür olduk” diyordu teyzemiz…
Yine bir başka kadın sesleniyordu oturduğu yerden “Dünya gözüyle meclisi gördük, burada yemek yemek onurdur, burası zaten bizim evimiz…”
Tüm bunların 1,2 saat öncesi bu kez Anıtkabir merdivenlerinde önümüzde askerler, arkamızda yüzlerce Eskişehir’li çocuk ile Ulu Önderimizin mozolesine resmi törenle çelenk sunuyor, tüm aziz şehitlerimizin hatıraları önünde saygı duruşu gerçekleştiriyorduk.
Meclisi görmek, meclis lokantasında yemek yemek ve TBMM’de CHP Grup Toplantılarında yaşananları bir fiil tecrübe etmek, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun nazik davetine iştirak edip, onunla birkaç kelam sohbet etmek de, pek çoğu yıllarca Köprübaşı’nı geçmediğini söyleyen kadınlarımızın artık nasıl girişken, nasıl özgüven depoladıklarının bir nişanesi gibiydi.
Üstelik her hafta rutin olarak gerçekleşen bu geziye katılanların içinde CHP’li olmayan ama farklı düşünce ve görüşe sahip olsa da, ötekileştirilmeyen kadınlar da vardı. Arzu edilen bir hoşgörü iklimi sanki “buradayım” der gibiydi anlayana…
Aslında tüm bunlar geçenlerde de dile getirdiğim, birçok insanın yeni yeni fark edebildiği çok özel bir projenin olgunlaşmış meyveleridir.
‘Kadın evden dışarıda olmamalı, ev dışı ona harammış gözüyle bakanlara, kadın üretimde olmamalı’ diyenlere kafa tutan ve her geçen gün güçlenen Belde Evleri devrimi desek de abartmış olmayız.
Tepebaşı Belediyesi’nin bu ziyaretleri ve sürekliliğine bakıp Meclis’te Ahmet Ataç’ın yolunu çeviren ‘Sizi örnek alıyoruz Başkanım, biz de sizden feyz aldık’ diyenleri de gözümüzle görünce bu devrimin kabına sığmadığını da fark ediyor insan.
Yani diğer icraat ve projeleri bir kenara koysak, sadece Belde Evleri ve siyasetin, görüşlerin önemsiz olduğu bu sivil inisiyatif bile bir insanın hizmet adına yapabileceği en önemli icraattır.
Ahmet Ataç’ı severim, her daim çok başarılı da bulurum ama bu kültür turlarına bakınca, okumakla, fotoğraflara bakmakla, bire bir görmek arasındaki farkı daha net görüyor, anlıyor insan.
Aslında artık kıdemli vatandaş olmuş, yaşı kemale ermiş, güçlükle yürüse de, yaşam sevincini dolu dolu yansıtan teyze anlatıyor her şeyi… “Köprübaşı’nı bile görmemiştik, Ahmet Ataç ile gördük” diyor ya...
Ataç’da ektiğini biçiyor bu yolla. Köprübaşı’ndan ötesine hem de epey kalabalık geçiyor artık…