“Epiktetos”, ilk yüzyıl Roma’da yaşamış...
Hem köle, hem filozofmuş.
Efendisi de çok zalimmiş.
Bir gün “Epiktetos”un bacağını bir aletle Duruyormuş.
Filozof uyarmış:
“Burma” demiş:
“Kıracaksın..”
Ve bacak kırılmış.
Epiktetos, acısına karşın sakin:
“Demedim mi sanal..”
***
Aradan asırlar geçtikten sonra bile düşündürüyor bu öykü...
Acaba kırılan..
“Epiktetos'un bacağı mı?”
Yoksa..
“Gönlü mü?”
İçinde “sanat ruhu” olanlara seslenmiş olmalı filozof:
“Direnin, yılmayın, halk sizi istiyor” diyor ve de noktasını koyuyor:
“Sizin değil, halkın gönlü kırılmasın!”
***
“Anadolu”nun Genel Yayın Yönetmeni “Şinasi Kula” getirdi bu öyküyü kölemize...
Şinasi, eğitimci ve gerçekten beğenilen bir sanatçı...
“Sabah Kahvesi"”programıyla ES TV'de her gün karşımızda...
“Ama önce, sazı ve sanatıyla...”
Geçtiğimiz salı günü köşesinde dile getirmişti:
“Yarın Polatlı'da olacağım...”
Polatlı'da Atatürkçü Düşünce Derneği ve Belediye'nin davetlisi olarak “Cumhuriyet Konseri” verecek...
Çok düşündük, neden Eskişehir'de değil?
“Ahmet Ataç, Kazım Kurt gibi başkanlar, düzenledikleri konserlerde neden hiç Şinasi'yi düşünmezler?”
Hani “Mum dibini ısıtmaz” derler ama, bu kadarı fazla!..
“Ben önce sanatçıyım” diyor Şinasi...
Çalıyor her gün “Aldırma gönül” diye...
Ama çok buruldu...
“Kırılacak bir gün o gönlül” Sabah Kahvesi de..
“Baka baka bitecek!..”
Bir “DELİ”nin kurbanı olduk!
Mersin maçından sonra Anadolu'nun spor manşeti böyleydi...
Hemen açtık müdür “Osman Cemoğlu”na ve kimin attığını sorduk...
“Aytaç Ersoy” yanıtını verdi...
Balayından yeni dönen genç kardeşimizin buluşu güzeldi...
“Ahmet Deniz Canoruç” kardeşimizin yorumu da dikkat çekiciydi...
Sonu da harika:
***
“Özellikle haftaya küme düşme İhtimalinin en fazla olduğu bir ekiple oynayacağımız maça kader maçı deniliyorsa, bu kulübün tarihine aykırı... Yazık... "
Kısacası,
“Cemoğlu”nun önderliğindeki spor servisimiz bugüne kadar çok iyi noktalar koydu...
En azından…
“Ertuğrul Sağlam’ı uyarmaları yerindeydi...”
Biz de dahil olmak üzere her zaman “Sağlam” güven duyduğumuz Ertuğrul Hoca, ne yazık ki bu eleştirileri hak etmişti...
Daha da doğrusu...
Yazılıp çizilen her şey Eskişehirspor'un menfaati içindi…
Bu satırları kaleme aldığımız dakikalarda kupa maçının sonucunu bilmiyorduk...
Ama kaçınılmaz bir gerçek var ki...
“Balıkesir maçı çok daha önemliydi...”
Avukatı öyle güzel savundu ki…
Adamın biri komşusunu “pezevenk” dedi diye mahkemeye vermiş.
Mahkeme günü gelmiş ve sangın avukatı savunmaya başlamış:
“Hâkim Bey, müvekkilim pezevenk sözcüğünü tamamen iyi niyetle söylemiştir. Günümüzde artık bu sözcük iyi şeyler için kullanılır. Örneğin, bir ayakkabı alırsınız, iyi çıkınca da pezevengin oğlu ne sağlam yapmış dersiniz... Ya da üç gün pezevenk olursunuz ama, dördüncü gün size beyefendi diye hitap ederler...
Devam etmiş avukat:
“Ne bileyim efendim, bir maça gidersiniz; pezevengin çocuğu ne güzel gol attı dersiniz...”
Hakim avukatı dinledikten sonra davacıya dönmüş...
Adam şöyle bir düşündükten sonra, “Valla hâkim bey” demiş:
“Bu pezevengin avukatı öyle güzel savunma yaptı ki, ben davamdan vazgeçtim!..”
Medeni durumu ne?
Hâkim, kadın tanığa medeni durumunu sorar. Kadın, derin bir iç çekince, zabıt kâtibine seslenir: “Yaz kızım, bekâr...”
Aynı soruyu erkek tanığa sorar. Bu kez erkek derin bir iç çeker, hâkim başını sallar: “Yaz kızım, evli...”
Günün Şiiri
Karışık renkler
Güzelsin güzel olmasına hem de solgun
Eski operalar gibi, Çimbaloya çalman
Ya da ipek ışınlar gibi
Unutulmuş kadın odalarındaki gözlerinde
Uzun yaşantılı günlerin kokusu
Belirsiz dağılır bahar dönüsünde
Mutluyumdur kadın sesiyle
Yaşarım deli bakışların arasında
Karışık renklerinde gözlerinin
Yeni paralar atmak isterim ayaklarına
Toplananı görmek isterim tozlar içinden
Ve sevindiğini parıltılarıyla...
Amy Lowell (Varlık-1954)
Kasabanın borçları…
Riviera kıyısında küçük bir kasaba. Yaz sezonu, ancak yağmur yağıyor, sokaklar bomboş.
Herkesin borcu var ve kredi ile yaşıyorlar.
Yabancı bir turist otele geliyor ve resepsiyona 100 dolar bırakıp, odaya bakmaya gidiyor.
Otel sahibi parayı alıp, kasaba olan borcunu ödüyor.
Kasap 100 doları kaparak, hemen toptancıya olan borcunu vermeye gidiyor. Toptancı büyük bir sevinçle parayı alıp kriz nedeniyle kredili hizmet veren hayat kadınına götürüyor. Hayat kadını da parayı alıp aynı otele giderek, oraya olan borcunu ödüyor.
Tam o anda turist dönüyor ve odayı beğenmediğini söyleyip 100 dolarını alarak kasabayı terk ediyor.
Turistin bu ziyaretinden somut olarak hiç para kazanan olmuyor, ancak tüm kasaba borçlarından kurtuluyor...
Günün Olayı
Türkiye, gene Çankaya'ya güvenecektir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı gene Çankaya'da oturacaktır.
Bunu biz göreceğiz.
Çocuklarımıza kalmayacak...
Erdal Atabek
Günün Biberi
Erdoğan'ın ilk yapması gereken, Suriye politikasını 180 derece değiştirmektir.
Bunu görmüyorlar mı ki, Erdoğan “Esad” saplantısını sürdürüyor.
0rhan Bursall
Günün Sözü
Tavır koyalım.
Demokratik hak ve özgürlüklerimizi kullanalım...
“Yoksa, köleliğe mahkum oluruz!”
Emre Kongar
Kolsuz Yaşar'dan
Korkunun ecele faydası yok...
İyi de o zaman niye “ecele” edersin?
“Bu ecelen niye!..”
Günün Sorusu
Hükümet hâlâ “akiller”den destek bekliyor...
Memlekette 60 bin cami var.
Hutbeler, vaazlar...
“Diyanet'in kadrosu ne güne duruyor?”
Gerilim
Akillere verilen görev, teröristleri “doğru yola” getirmek değil, vatandaşa “teröristlerin
tuttuğu yolun doğru olduğuna” inandırmak!..
Balthör
Günün İncisi
Kendine saygı duyana, başkaları da saygı duyar...
Konfüçyus
Kıssa-dan
Kadının huyu para yokken, erkeğin huyu para çokken anlaşılır...
Tony Curtis
Cuk
PKK, “Türkiye'yi bölmeye çalışmıyoruz” diyor.
Doğru!
Bu aralar Suriye'yi bölmeye çalışıyorlar...
Akif Kökçe
Özdeyiş
Şefkartin alfabesi yoktur, herkes okuyabilir...
Hanri Benazus