Prof.Dr. Alper Çabuk

Akademik puanlar mı, makbul puanlar mı?

Alper Çabuk yazdı

27 Aralık 2015 19:26
A
a
Sütiş Eskişehir

Ben Yükseköğretim kurumlarında performansa dayalı ücretlendirme sisteminin yükseköğretimde kaliteyi artıracağına inananlardanım. Geçtiğimiz hafta ülkemizdeki akademisyenler arasında en çok konuşulan konulardan biri şüphesiz 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu’nun ek 3 ve 4. maddesi hükmünde belirtilen Şubat 2016 tarihinden itibaren ödenecek olan akademik teşvik ödeneği için gerekli olan "Akademik Teşvik Ödeneği Yönetmeliği"nin yürürlüğe girmesi oldu diyebilirim. Oldukça zor bir hesaplama yönteminin yanı sıra, yönetmeliğin bazı konularında yer alan belirsizlik akademisyenlerin bir hayli başını ağrıtacak gibi gözüküyor. Ancak genel manada bu düzenlemelerle ilgili bilgi vermek gerekirse, bu düzenlemelere göre, her bir takvim yılı için, bir önceki yıl, bilim, teknoloji ve sanata katkı sağlayıcı nitelikte yurt içinde veya yurt dışında sonuçlandırılan proje, araştırma, yayın, tasarım, sergi, patent ile çalışmalarına yapılan atıflar, bilim kurulu bulunan uluslararası düzeydeki toplantılarda bildiri sunma ve almış olduğu akademik ödüller esas alınarak öğretim elemanları için yüz puan üzerinden yıllık akademik teşvik puanı hesaplanacak ve akademik teşvik puanı otuz ve üzerinde olanlara, devlet memurları kanununa tabi en yüksek devlet memuru brüt aylık (ek gösterge dâhil) tutarının; profesör kadrosunda bulunanlar için yüzde 100’üne, doçent kadrosunda bulunanlar için yüzde 90’ına, yardımcı doçent kadrosunda bulunanlar için yüzde 80’ine, araştırma görevlisi kadrosunda bulunanlar için yüzde 70’ine, öğretim görevlisi ve okutman kadrosunda bulunanlar için yüzde 70’ine, uzman, çevirici ve eğitim-öğretim planlamacısı kadrosunda bulunanlar için yüzde 70’ine, aldıkları akademik teşvik puanının yüze bölünmesi suretiyle bulunacak oranın uygulanması suretiyle hesaplanan tutarda akademik teşvik ödeneği verilecek.

.......................

Bu köşede 20 Ocak 2013 tarihinde yayınlanan ilk yazımın başlığı “Yayınsız Bilim Ölüdür” idi. Bu yazının giriş paragrafını tekrar paylaşmak istiyorum.

Çağdaş bilimin ve bilimsel yayıncılığın duayenlerinden Gerard Piel'in ifade ettiği gibi “yayınsız bilim ölüdür”. Bilimde kendini ifade etmenin tek yolu yayındır. Bilim insanlarının temel sorumluluğu bilimsel anlamda ilgili alanda topluma katkı sağlamasını hedefleyen araştırmalar yapmak olduğuna göre, bir araştırmadan herhangi bir yayın çıkmaması halinde ilgili araştırmanın topluma katkı sağladığı tartışılmaya başlar.. Ancak yayın kadar önemli olan, bir bilim insanı için, temel sorumluluk insanların yaşam koşullarını iyileştirmek için çalışmalar yapmak olgusudur. Bilimin görevi, sadece yapılan yayınlarda kaç yayın yaptığınız değil, bunun yanı sıra yaptığınız yayının kaç kişinin hayatını olumlu yönde değiştirdiğidir… İşte ben bir bilim insanı olarak kendime böyle bir yol çizdim… Benim için yaptığım çalışmalarda kaç yayın yapıldığı kadar, yaptığım çalışmalarla kaç kişinin yaşamını olumlu olarak değiştirdiğim de önemlidir…

Ben yönetmelikte yer alan değerlendirme başlıklarını görünce yine aynı konuyu düşündüm. Acaba kaçımız yaptığımız bilimsel çalışmalarda “kaç kişinin yaşamını olumlu olarak değiştireceğimizi” öncelikli konu olarak dikkate alıyoruz? Bunu belki performans puanlamasında değerlendirmek mümkün değil, ancak sağ omuzumuzdaki puan veren melekler bunları değerlendiriyor… Bana göre en makbul puanlar, bu puanlar.. Ha, sakın “ya hocanın belli ki puanı az da, ondan bunları söylüyor” diyeceklere yanıtım, son iki yıldır Üniversitemizde yapılan performans puanlamasında kendi temel alanımda en yüksek puanı toplayan öğretim üyelerinden biri olduğumu söyleyebilirim. Bilimin makbulü insanların yaşamına olumlu yönde dokunabilen çıktıları olanlar bana göre...

Yazımı yazdığım Cumartesi akşamı itibarıyla bugün içinde halk sağlığına harcanan toplam para yaklaşık 10 milyar dolar, eğitim harcamaları yaklaşık 8 milyar dolar, askeri harcamalar 5 milyar dolar mertebesinde... Bu saat itibarıyla bugün dünyadaki gönderilen toplam e posta sayısı yaklaşık 200 milyar civarında, yapılan Google araması ise 4 milyar civarında. Dünyadaki internet kullanıcısı sayısı 3 milyarı üzerinde... Buna karşılık Dünya nüfusunun hala yaklaşık altıda biri elektrikle hiç tanışmamış durumda, bu yıl kaybolan orman miktarı – akciğerlerimiz - solduğumuz hava - 5 milyon hektar, erozyon nedeniyle kaybettiğimiz toprak – gıdamız - 7 milyon hektar,  bu yıl salınan CO2 emisyonları – kabusumuz -39 milyar ton, çölleşme – mutlak yokluk - 12 milyon hektar, çevreye bırakılan toksik kimyasallar – zehir işte - 10 milyon , yetersiz beslenme sorunu yaşayan insan sayısı 800 milyon, bugün açlıktan ölen insan sayısı 29 bin, temiz su kaynağına erişemeyen insan sayısı 700 milyon, bugün temiz su kaynakları olmadığı için ölen insan sayısı 5 bin,  bulaşıcı hastalıklar nedeniyle bugün ölen insan sayısı 35 bin, bu yılki 5 yaşın altındaki çocuk ölümü sayısı 7.5 milyon, bu yılki intihar sayısı 1 milyon, bugün kanserden ölen insan sayısı 21 bin, bugün sıtmadan ölen insan sayısı 2500... Rakamlar böyle uzayıp gidiyor. Özetle yemişim bildiri, makale sayısını... Bana yaptığın bilimin kaç kişinin yaşamını olumlu etkilediğini, kaç kişiyi yaşama bağladığını, kaç kişinin yaşam koşullarını iyileştirdiğini söyle, sana ne olduğunu söyleyeyim...

....................

Bir gazete haberinde okudum; Başbakanımız Prof.Dr.Ahmet Davutoğlu, geçen hafta içinde Türk Bilim insanlarına seslenmiş. Konuşmasında  “Ne kadar büyük ordulara sahip olursak olalım, ne kadar güçlü  ekonomimiz olursa olsun, arkasında entelektüel bir zihni bir arka plan yoksa  hiçbir devlet baki olamaz, arkasında bir değer boyutu olarak ahlak yoksa hiçbir  bilimsel gelişme insanlığa huzur sağlayamaz” diyen Ahmet hoca, sözlerine “Ne şart olursa olsun ben hiç kimsenin önünde el  pençe durmadım, fikrimi teslim etmedim, sizlerin de teslim etmesini beklemeyiz” diye devam etmiş. Benim okuduğum konuşmasında en çok sevdiğim bölüm” Fatih Sultan Mehmet’in “Bir bilim adamı taşıyan atın attığı her adıma altın veririm” sözüne atfederek “Yanlış gördüğünüz şeyleri hiç düşünmeden söyleyin. Bir fikir varsa doğrudan bana yazın. Bunun için herhangi bir randevu almaya, herhangi bir özel kalemden geçmeye gerek yok. Muhatabınız doğrudan benim. Sizlerden gelen mesaj itibariyle muhatabınız olarak, bir meslektaşınız olarak muhatap olacağım sadece Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak değil. Kendi meslektaşınıza nasıl ulaşıyorsanız bana da ulaşacaksınız” sözleri oldu... Ahmet hoca umarım bunu başarır…

Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi