Günün Sözü: Kendini sevmek narsizm değildir, kendini sevmek de diğerlerini sevmenin bir parçasıdır. ERİCH FROMM
Dedem diyor ki: Başarı ruh halinizle bağlantılıdır. Başarılı olmak istiyorsanız kendinizi başarılı biri olarak görmeye başlayın.
*-********
Ramazan Bayramı süresince ziyaretime gelen ve ziyaretlerine gittiğimiz eş, dost, akrabalar ülkenin içinde bulunduğu durum hakkında benden yorum istediler…
Dilimin döndüğü, aklımın yettiği kadarıyla kısa kısa yorumlar yaptım…
En çok sorulan sorular Suriyeli mülteciler, başkanlık sistemi, MHP’de Meral Akşener Genel Başkan olursa AK Parti’nin oyu düşer mi? Oldu.
3 günlük bayram tatilinde en az 50 kişi ile konuştuk.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın,”Suriyelileri biz bıraksak Kanada, İngiltere kapıda bekliyor. Kalifiye olanları hemen alacaklar” sözüne takılmışlar…
“Sadi Bey Avrupa ülkeleri Suriyeliler bize gelmesin diye Türkiye’ye harcamalara katılım için para sözü verdiler. Bu paralar pey der pey geliyor. Verdikleri paralar onlara yapılan masrafı bile karşılamıyor aslına bakarsak. Adamlar o kadar çok istekli olsalar ‘bırakın gelsinler’ derlerdi. Kimse kapılarını açmadığı için Suriyeliler Türkiye’de kalmak zorundalar. Eğer Suriye’de iç savaş bitsin. Hepsi memleketine geri döner. Devlet onlara asgari ücrete yakın para veriyor. Hastanelerde bedava tedavi ve ameliyat oluyorlar. Hem çalışıyorlar hem de yardım alıyorlar. Çalışanlardan vergi kesilmiyor, SSK primi alınmıyor. Eğer 3 milyon Suriyeli Türkiye’de kalsın her birisi 4-5 çocuk yaptıklarından 30-40 yıl sonra kendi ülkemizde biz mülteci duruma düşeceğiz.”
Bunlar sadece benim konuştuğum insanların değil, hemen hemen her Türk vatandaşının ortak düşüncesi…
Sokaktaki insanlarda bunu konuşuyor…
Bende onlar gibi düşünüyorum…
Tamam, onlar ülkelerindeki savaştan çoluk, çocukları ile kendi canlarını korumak adına Türkiye’ye sığındılar…
İnsanlık adına Türkiye Suriyelilere kucak açtı…
Ancak hem devletten yardım alıp hem de çalışmaları, benim asgari ücretle ev geçindiren vatandaşımdan daha çok kazanıyor, hem de vergi, ev kirası vermiyor…
Ve de benim işsizim iş bulamazken, Suriyeliler SSK’sız çalıştırılmasına göz yumuluyor…
Avrupa ülkeleri kapılarını açsın bakalım 3 milyon Suriyeliden kaçı Türkiye de kalmayı tercih edecek?
Yine bayramda konuştuğum dostlardan büyük çoğunluğu başkanlık sistemine karşı…
“Parlamenter sistem Türkiye’ye daha uygun. Bazı aksaklıklar var. Bunlar giderilirse bu sistem Türkiye’nin daha da gelişmesinin önünü açar” dediler…
Bende başkanlık sistemine karşı olanlardanım…
Başkanlık modeli Türkiye için erken…
Belki 20-30 sene sonra şartlar değişirse olabilir…
Ekonomiye gelince, herkes sıkıntılı…
Hiçbiri “aldığım maaşla sıkıntı çekmeden yaşabiliyorum” demedi…
“Yılbaşında maaşımıza 100-150 TL arasında zam geliyor. Ancak daha senenin ortası olmadan bu zam eriyor. Marketlerdeki ve mağazalardaki etiketler her ay değişiyor” diye yakınanlar var…
Esnaflar ve çalışanlar,”az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmalı. Asgari ücretten de 5-10 bin TL alanın maaşlarından aynı oranda vergi kesiliyor. Ben küçük bir esnafım. Benden de büyük bir imalathaneden de aynı oranda vergi alınıyor. Bu adaletsizlik değil mi?” diye yakındılar…
MHP’de Devlet Bahçeli’nin istirahata çekilmesinin zamanı geldiğini düşünüyor dostlar…
MHP’li olsun veya olmasın bir tek kişi dahi Bahçeli’nin çekilme zamanı geldiğini düşüyorlar…
“Peki, 5 genel başkan adayı var. Kim genel başkan olmalı sizce?” diye sorduğumda:
“Meral Akşener MHP’yi şahlandırır. Meral Hanım MHP Genel Başkanı olursa MHP’nin sandıktaki oyu yüzde 25’lerin üzerine çıkar” diye cevap verdiler…
“AK Parti’nin Büyükşehir Belediye Başkanı kim olmalı? Kafanızdan geçen bir isim var mı?” soruma ise cevap sanki anlaşmışlar gibi aynı oldu…
“Harun Karacan parlak bir isim. Tek şansızlığı Yılmaz Büyükerşen’in yeniden aday olması idi. 2019’da Yılmaz Hocanın yaşından dolayı aday olmayacağı dedikoduları kulağımıza geliyor. Gerçekten de Yılmaz Hoca Büyükşehir Belediye Başkanı adaylığını koymaz CHP’de Büyükşehir’i kazanamaz. Ahmet Ataç’ın adı geçiyor. Ahmet Başkanı CHP Büyükşehir’e aday yapar ise çok çekişmeli bir seçim yaşanır. Kazanan kıl payı kazanmış olur” görüşündeler…
3 günlük bayram tatili süresi içerisinde ziyaretime gelenler ve ziyaretlerine gittiğim dostlarla yaptığım sohbetlerde aldığım notlar…
*-*****
Kadınları Mutlu Etmek
Bir grup kız arkadaş birlikte tatile çıkmışlar. Kalacak yer ararlarken beş yıldızlı bir otelin üzerindeki; "Yalnızca bayanlar için!" yazısı dikkatlerini çekmiş. Grupta erkek olmadığı için burada konaklamaya karar vermişler. Resepsiyondaki akıllara ziyan derecede yakışıklı genç, bayanlara otel hakkında küçük bir brifing vermeye başlamış:
-“Otelimiz beş katlıdır. Katları teker teker gezip arzunuza göre istediğiniz herhangi bir katta kalabilirsiniz. Herhangi bir kata çıkar çıkmaz göreceğiniz, o katta neler olduğunu açıklayan tabelalar size yardımcı olacaktır. Yalnız dikkat etmeniz gereken husus; bir kez üst kata çıktınız mı bir daha alt kata inemezsiniz.”
Kızların içini bir heyecan kaplamış. Tatil ilginç olacağa benziyormuş. Hemen merdivenlere yönelmişler.
Birinci kattaki tabelada; "Bu kattaki erkeklerin hepsi, kısa boylu ve vasat tiplidir" yazısını görmüşler. Burun kıvırıp hep birlikte ikinci katın yolunu tutmuşlar.
Bu kattaki tabelada da; "Bu kattaki erkeklerin hepsi, kısa boylu ve yakışıklıdır" yazmaktaymış. Aynı anda "Kısa boylu mu?" diye tepki verip, hemen üçüncü kata çıkmışlar. Üçüncü katın tabelasında; "Bu kattaki erkeklerin hepsi, uzun boylu ve yeteri derecede yakışıklıdır" yazıyormuş. Kızların her biri "yeteri derece"yi kafasında canlandırmış ve tatmin olmamışlar.
Dördüncü katın tabelasında; "Bu kattaki erkeklerin hepsi, uzun boylu ve inanılmaz derecede yakışıklıdır" yazdığını görmüşler. Çığlıklar atarak birbirlerine sarılmışlar. Çok kısa bir süre mutluluk yumağı olduktan sonra, sanki sözleşmişçesine, bir an sessizlik olmuş.
Hepsinin gözü de beşinci kata çıkan merdivenlerdeymiş. Öyle ya sonuçta her katta bir alttakinden daha iyi bir vaat varmış.
Kızlar koşa koşa beşinci kata çıkmışlar. Tabelada yazanları okuyup dehşete düşmüşler.
"Bu katta hiç erkek yoktur! Zira bu kat yalnızca; kadınları mutlu etmenin bir yolu olmadığını ispatlamak amacıyla inşa edilmiştir!..."
(alıntı)
*-*******
FIKRA:
Yahudi kanı
Zengin bir Arap Şeyhi acilen kalp ameliyatı geçirecekmiş. Doktorlar ameliyat sırasında gerekeceğinden kan bankasından kan istemişler. Ancak kan bankasında hiç 0Rh- kan kalmamış. Malum nadir bulunan bir kan olunca, durum da acil olunca hastane personeli ve yatan hastaların yakınlarının dosyaları incelenmiş. Yahudi bir hasta yakını uyumlu kana sahipmiş. Rızası ile kan alınıp, ameliyat başarıyla gerçekleşmiş. Ameliyattan sonra Arap Şeyhi, kendisine kan veren Yahudi’ye; bir teşekkür notu ile beraber müthiş bir otomobil ve bir milyon dolar para göndermiş.
Arap Şeyhi, taburcu olduktan birkaç gün sonra komplikasyonlar olmuş ve bir kere daha ameliyat olması gerekmiş.
Arap Şeyhi'nin tekrar ameliyat olması gerektiğini duyan yahudi hemen hastaneye gelmiş. Yine kan vermiş ve Arap Şeyhi ameliyat edilmiş. Ameliyattan sonra Arap Şeyhi bu defa kendisine kan veren Yahudi’ye; bir teşekkür notu ile bir paket baklava yollamış.
Çok daha kıymetli hediyeler ve para bekleyen Yahudi çok büyük hayal kırıklığına uğramış. Bu kez Arap Şeyhi'nin notuna bir cevap yazıp, münasip bir dille; "Neden bu kadar cimri davrandığını?" sormuş.
Arap Şeyhi'nin yanıtı gecikmemiş:
- Ya habipi, gözümün nuru! Sen de biliyorsun ki artık damarlarımda Yahudi kanı dolaşıyor!