Arif Anbar yazdı
Doğru olmayan ifadelerle, Eskişehirspor’un menfaatlerine dönük çalışmaya gayret gösteren bir adamın üstüne giderek yıpratmak istiyorlar.
Bunun nedeni belli aslında.
Şöyle ki…
Eskişehirspor’un kamuoyu nezdinde sorgulanması gereken sorunlarını ve takımın bu hale gelmesine neden olan gelmiş geçmiş isimlerini tartıştırtmak istemiyorlar.
Bu nedenle algıyı başka taraflara çekmeye çalışıyor, uydurulmuş gündem maddeleriyle başka isimleri tartıştırtmaya gayret gösteriyorlar.
*
Hayatının hiçbir döneminde Eskişehirspor’dan kopmamış.
2006’dan önce takımın yöneticileri arasında yer almış, genç yaşında ciddi bir deneyim kazanmış.
Yine 2006 yılında, Eskişehirspor birinci ligdeyken takıma başkan olarak seçilmiş.
İki yıl sonra, yani 2008 yılında Eskişehirspor’u Süper Lig’e çıkartmayı başarmış.
Ve o takım Süper Lig’e çıktığında borcu ne kadardı biliyor musunuz?
Sadece 4 milyon lira!
Süper Lig gelirlerinin bu borca göre devasa büyüklükte olduğunu düşünürsek, Eskişehirspor tarihi bir fırsat yakalamıştı o günlerde.
*
Bu süreç içerisinde başka ne yaptı?
Şuan Eskişehirspor’un kullandığı tesisleri yaptı.
Yani Eskişehirspor’a yakışır modern bir tesis kazandırarak, takımı viraneden kurtardı.
*
Ancak…
Genç ve başarılı başkan vatani görevini yapmak üzere askere gitti, bununla beraber kulübü başka bir isme teslim etti.
O günden bu güne Eskişehirspor’un neler yaşadığını anlatmama lüzum yok herhalde!
Ya da tek bir cümleyle özetleyeyim: Takımımız 10 yılda yaklaşık 200 milyon TL borçlanırken, 1. Ligde kalabilme mücadelesi veriyor.
*
Yine aynı adam…
“Başkanlık gitti iş bitti” demeden, Eskişehirspor ne zaman dara düşse maddi manevi yardımlarını eksik etmedi.
Öyle ki geçtiğimiz yıl kulübün, puan silme cezası nedeniyle acil paraya ihtiyacı vardı.
O adam devreye girdi, kulübe 1 milyon lira borç verdi ve sorunun çözümüne dönük ciddi katkı sağladı.
Geçtiğimiz haftalarda ise ne yaptı?
Mevcut yönetimin yanında yer aldığını, her türlü desteğe de hazır olduğunu deklare etti.
Loca alarak takıma katkıda bulunmayı da ihmal etmedi.
*
Nebi Hatipoğlu’ndan bahsediyorum ve soruyorum:
Bu adam daha ne yapsın Allah aşkına?!