Fransız yazar “La Bruyere”, fazla şişirilmiş olmasına karşın “açık sözlü” olmasıyla ünlenmiştir…
Güzel öğütler oldu:
“Ne dediniz? Nasıl? Anlayamadım. Lütfen yineler misiniz? Neyse, sözlerinizden şunu çıkardım. Siz bana havanın soğuk olduğunu söylemek istiyorsunuz. Ama neden doğrudan doğruya kar yağdığını söylemiyorsunuz?”
La Bruyere'nin bu öğüdünden öz cümle çıkıyor:
“Açık sözlü olunuz...”
***
Ne var ki, açık sözlü olmak söylenildiği kadar kolay değil...
Bir erdemliktir bu olgu...
Ve de açık sözlü olmak, bir kabalık, bir hoyratlık örneği de değildir...
Hepimizin her an başına gelebilir.
Birine..
“Çok güzelsiniz” demek ne kadar kolaysa..
“Çirkinsiniz” demek neredeyse olanaksızdır!
“Yalancı, yalaka, yağdanlık, hırsız, namuzsuz” gibi sözler yüze karşı çok zor söylenir...
En güç olanı da...
Siyasi yaşamda açık sözlü olabilmektir. “Büyük genişlik ister!”
***
Bu konuda milletvekilleri ne kadar şanslıysa, belediye başkanları o kadar bahtsızdır...
Milletvekili için lideri kalkandır!
Liderin sözlerine asker gibi ayak uydururlar...
“Otur-otur, kalk-kalk!”
Ara sıra gelip giderler, pazar toplantılarına katılırlar...
Kentin gündemi ile birkaç söz söyleyip Ankara'nın yolunu tutarlar...
“Açık sözlü olmak kolay mı?”
Ya belediye başkanları
“Açık seçik konuşmak zorundadırlar...”
Milletvekilleri gibi...
“Liderlerinin yalanlarıyla değil!”
Cumartesi Öyküsü
O.Henry’den son yaprak
“William Sydney Porter” çiçeği burnunda bir aşık. Aklı bir karış havada bir delikanlıyken, çalıştığı bankada zimmetine para geçirmekten eyalet hapishanesini boyluyor.
Ve bu hapishanede 19. yüzyılın sonunda Amerikan medyasının önemli kişilerinden biri oluyor.
Ama, “O.Henry” adıyla...
Acaba genç Porter, zimmetine para geçirip hapse girmeseydi, bir “O. Henry" olabilir miydi?
Bu soru çok tartışıldı ama bir gerçek var ki, “O. Henry” kısa öylü dalında dünyaya adını yazdırdı.
İşte onlardan biri “Son Yaprak...”
- Genç kız, hasta yatağında karşı duvardaki sarmaşıklara bakar. Yağmur ve güz yelleri onları birer birer söküp götürmektedir. Yaşam istencini içinde taşımadığından bir türlü iyileşemeyen genç kız, son yaprak da düştüğünde öleceğine inandırmıştır kendini…
Ablası, kardeşinin bu saplantısını, ona gizli bir sevgiyle bağlı, yaşlı ve yoksul bir ressama anlatır.
Günler geçer, güz gider, kış gelir, yapraklar birer birer düşer. Ama o son yaprak yerinde durur ve bir türlü düşmez...
Sonunda bahar gelir.
Düşmeyen son yaprağın yanında yenileri tomurcuklanmaya başlar.
Ölüm de gerileyip alanı yaşam sevincine bırakır...
Ve genç kız iyileşir.
Ama o hiçbir zaman son yaprağın düşmesini önleyen mucizenin, yoksul komşu ressamın fırçasından fışkırdığını, bu iyi yürekli umutsuz sevdalının fırtınalı gecede duvara son yaprağın resmini yaparken, üşütüp öldüğünü bilmeyecektir....
Kıssa-dan
Erkekler, hep bir kadının ilk aşkı olmak istiyorlar. Onların beceriksiz kibirleri buradadır.
Kadınların yaklaşımı daha sağlıklıdır. “Onlar, bir adamın son aşkı olmayı seviyorlar…”
Oscar Wilde
Günün İncisi
Özgürlük ve kardeşlik laf, eşitlik ise bir şeydir.
Hanrı Barbusse
Özdeyiş
“Kendi yolunda yanlış gitmek, bankasının yolunda doğru gitmekten iyidir.
Dostoyevski
Günün Sözü
Yalakalar turfanda değildir, her mevsimde bulunur...
Günün Sorusu
Bugün 55 milyon civarında seçmenimiz var. Herhangi bir parti yüzde 10'dan aşağı oy alırsa, oylarının hepsi çöpte gidiyor! “Adalet mi bu?”
Gerilim
Yaşamın üç evresi vardır:
“Genç orta yaşlı ve iyi görünüyorsunuz...”
Balthör
Cuk
“Rast gele” diye açıldım denize..
Şansıma “Hüzzam”çıktı!
Mehmet Tuncer
Afrika'ya gitmeye gerek yok!
Kitabı çok satanlar listesinde olan yazar, bir arkadaşına imzaladı.
Arkadaşı, biraz inceledikten sonra, “Bu kitap Afrika'ya ilgili ama sen hiç oraya gitmedin ki?” dedi.
Yazar, “Afrika'ya gitmeme ne gerek var?” diye karşılık verdi:
“Dante de İlahi komedyası'ndaki cehennemi yaşamak için cehenneme gitmemişti ki...”
Casusluk davası
Melih Aşık'ın deyimiyle, artık “Adaletin San Kalesi” sayılan Anayasa Mahkemesi “İstanbul Askeri Casusluk, Fuhuş ve Şantaj” davasını aylardır karara bağlamadı.
Davanın görüşülmesi için 6 ocak 2014 tarihinde başvuru yapılmıştı. Aradan geçen 11 ayda Anayasa Mahkemesi üyeleri...
“Bosna Hersek, Pakistan, Avusturya, Karadağ, Moldova, KKTC, Makedonya, Güney Kore,Ermenistan ziyaretlerini yapmışlar.”
Üyeler üzerinde “Gezi yükü” epey fazla... Askeri casusluk davasına galiba biraz da bu yüzden sıra gelmiyor.
Günün Olayı
Yapılan son bir araştırmaya göre, halkın en çok güvendiği kurum yine TSK imiş. Bizim halkımız böyledir işte...
“En çok TSK'ya güvenir, en çok oyu ona hiç güvenmeyen AKP'ye verir...”
Günün Biberi
Yolsuzluk, çeşitli açılardan şirketlerin sürdürülebilirliliğini azaltan öğe olarak görülüyor, tıpkı terör riski gibi!
Oya Özarslan
(Şeffaflık Derneği Başkanı)
Günün Şiiri
Dalgalar
Bir uzak limanda unutulmuşum
Toprak yollarında gölgem
Dalgalarında adım kazılı
Ve bir martı kanadında düşüncem
Bir uzak limanda unutulmuşum
Enginden beni çağıran sesler gelir
Nice sevgiliyi görmüş, ayırmış
Deniz dalga dalga yükselir
Bahar kokulu dalgaları
Dudak dudak fısıldanan hikayemizi
Yaprak, yaprak düşünür akasyaları...
Mustafa Tosun (Varlık – 1951)
Kes şu sakalını artık!
Evli adama sevgilisi durmadan sakalını kesmesi için baskı yapar, adam da yalvarır:
“Karım sakalıma bayılıyor, beni öldürür vallahi...”
Ama sevgilisinin ısrarlarına fazla dayanamaz ve sonunda eser... Sevgilisinin teşekkürü müthiş olur!
Adam gece yarısı eve döner, uyumakta olan karısının yanına sessizce uzanmaya çalışırken, kadın uyanır ve karanlıkta elini uzatır.
Kocasının yanağını okşar ve uyku sersemi ile “Özcan, sevgilim aklını mı kaçırdın sen?” der:
“Bu saatte burada ne işin var?”
Yalancı doktor
Bir piyesin provası yapıldıktan sonra rolünü bitiren doktor, kuliste küçük bir kızla karşılaşır...
Kız, “Beni muayene eder misiniz?” diye sorunca, “Ben yalancı doktorum” yanıtını verir...
Küçük kız biraz düşündükten sonra devam eder:
“O halde bebeğimi muayene edin...”