Geçtiğimiz cumartesi günü “Çalışan Gazeteciler Günü’ydü…
Büyükşehir, Tepebaşı ve Odunpazarı Belediye Başkanlarımız…
Unutmadılar Eskişehirli gazetecilerin bu özel gününü...
Çağırdılar Rixos'a...
Gidemedik ama menüyü tahmin edebiliyorduk:
Kazım Kurt'tan:
"Çiğ-Börek.."
Ahmet Ataç'tan:
"Pişmiş tavuk.."
Yılmaz Hoca'dan da, her zaman olduğu gibi:
"Patlıcan dolması..."
***
Üstat "Burhan Felek", bir yazısında vurgulamıştı :
"Gazeteciliğin emekliliği yok, emekçiliği vardır..."
"Soner Yüksel" de güzel dile getirmiş...
"Gerçek emekçi gazetecileri..."
Bir gazete birkaç kişinin eseri değildir...
Bazen bir film gibi...
"Kamera arkasında çalışırlar..."
Başrolde kimse, o bilinir...
"Ne senaryosunu, ne de yazarını tanır izleyenler..."
Bazen de bir şarkı gibi...
“Dillerden düşmeyen, herkesin kulağına hoş bir gıda veren gerçek yapımcılar bilinmez...”
Söz ya da güfte yazarı kimsenin umurunda değildir...
"Ama her gün sunulan bir vitrindir..."
Bu günlük vitrini hazırlayanlar, sadece fikir, teknik değil, baskısına ve dağıtımına özen gösteren isimsiz kahramanlardır...
Ve de onların da..
"Kaybolan yılları vardır..."
Onuruyla savaşan, yıllarca tutuklu kalan, gerektiğinde canını veren arkadaşlarımız vardır...
Bunların içinde de var..
"Kaybolan yıllar..."
***
Yılmaz Hoca'nın makamını 16 yılda bir kez, Ahmet Ataç’ın 11 yılda iki kez gördük...
"Kazım'a henüz sıra gelmedi..."
Unutmuyorlar günümüzü...
"Çalışmaya devam çocuklar..."
Günün sözü
Ufak işler için kendini büyük gören kişi, genelde büyük işler için küçüktür.
Jacqes Tati
Cuk
Siyasetçinin en büyük silahı, halkın hafızasının zayıflığıdır...
Balthör
Kolsuz Yaşar'dan
Kadın-erkek eşitliğinde İran ve Suriye bizi geçmiş.
Bizi hâlâ geçemediyse..
"Yazıklar olsun o Suudiler’e abi!"
Özdeyiş
Gerektiği yerde durmasını da bilin ki, arkanızdan gelenler ara sıra size yetişsinler...
Hanri Benazus
Gerilim
Bu terörün hedefi, Ortadoğu'dan dünyaya yayılmaktır.
Dilerim Türkiyeli yönetenler de akıllarını bağlarına toplarlar da, ülkemizin de yangına dönüşmesine yol açmazlar...
Emre Kongar
Kimi tebrik edeceksin?
Askeri tatbikatın en can alıcı safhasında "Mavi Kuvvetler"in komutanı Albay John, muhallere cihazları bozulunca çaresiz kalmış. Bunu gören şoförü, "Merak etmeyin komutanım" demiş:
"Ben sizi karargaha yetiştiririm..."
Ve de imkansızı başararak olumsuz arazi koşullarına aldırmayıp suretle Albay’ı karargah çadırına ulaştırmış. Kapıda onları bekleyen general "Sizi tebrik etmek istiyorum Albay" demiş.
Albay da şoförünü göstererek, "Beni değil onu tebrik edin efendim. Benim hiçbir katkım yok, ne yaptıysa kesinlikle o yaptı" diye karşılık vermiş...
General, bu kez şoföre dönüp, "Seni tebrik ederim evlat" demiş şaşkınlığını gizlemeye çalışarak:
"Biraz önce Albay John’un karısı bir kız doğurdu…"
Nerede o günler?
İdris'le Fadime bir gün yine kavgaya tutuşmuşlar,
Fadime, "Sen benim gibi kadını omuzlarında taşımalısın" demiş. İdris de "İnşallah karıcığım" diye yanıt vermiş:
"Allah bana o günü de gösterir inşallah!"
Vali Bey iyi düşünsün!..
Geçen haftanın çarpıcı olaylarından biri de, üç belediye başkanının ortak açıklamasıydı...
Yılmaz Büyükerşen, Kazım Kurt ve Ahmet Ataç bir fotoğrafta konuştular:
"Türk Dünyası Vakfı hukuka aykırıdır..."
Ve de Büyükerşen, "Basur”un kavuğunu" örnek verip konuşuyordu:
"Açıklamalarımız suç duyurusu niteliği taşıyorsa ilgililer gerekeni yapsın..."
Yılmaz Hoca, üç belediye başkanı olarak vakıfta yer almayacaklarını da vurguladı...
Geçtiğimiz cuma günü "Ömer Duru", konuyu köşesine almış ve şöyle yorumlamıştı:
-Merkezde üç belediyenin katılmayışı nasıl yorumlanacak? Belediyelerin yok sayıldığı hangi hizmetler yapılacak?
-Vakfı bahane eden kentin valisinin yöneticilerle iddialaşması ne zamana kadar devam edecek?
Bu soruların ardından noktayı da çarpıcı biçimde koymuştu Duru:
"İşin ilginç yanı, vakfın yönetiminde yer alan sözde kent sevdalılarından ses çıkmayışı..."
Bize gelince...
Eskişehir adını taşıyan ama Eskişehir'i içine almayan bir vakıf olur mu?
Ve nokta...
İddia ederiz ki...
"Vakıf nedir, Yılmaz Hoca çok iyi bilir..."
Vali Bey iyi düşünsün!...
Havadaki ayakkabı!
CHP lideri "Kılıçdaroğlu" emeklilerin sorunlarına ilişkin toplantı yaparken “Yunus Emrah Şerbet" adındaki emekli ayakkabısını çıkarıp kürsüye fırlatıyor.
Kemal Bey kıl payı kurtuluyor.
Peki, bu saldırının mantığı ne?
Emekli maaşlarını, Kılıçdaroğlu mu düzenliyor?
Bu saldırının mantığı ancak şu yaşanmış olayla tanımlanabilir...
Maç bitmiş, takım 6-0 yenilmiş. Antrenör soyunma odasında yedek kaleciye sille tokat giriyor. Zavallı delikanlı, "Ne vuruyorsun hocam, benim kabahatim ne, golleri ben mi yedim?" diye inlerken öfkeli hoca homurdanıyor:
"Ulan form tutup kaleye geçseydin biz bu kadar gol yer miydik!.."
Günün Olayı
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na ayakkabı fırlatıldı...
İş bölümü budur!
"Kutular iktidara, ayakkabılar muhalefete..."
Akif Kökçe
Günün Biberi
Osmanlıca metinleri sökmek için tam 60 bin sözcük öğrenmeniz gerekiyor...
Türkçe-Osmanlıca lügatini alın ve başlayın...
Hadi yallah...
Melih Aşık
Terörün perde arkası
Dünya, Fransa'da "Charlie Hebdo"ya yapılan insanlık dışı saldırıyla kaynıyor.
Bunun haklı bir nedeni olamaz...
Vahşettir...
Belki Ortadoğu var terörün arkasında...
Ama "El Kaide, El Nusra, IŞİD " gibi örgütler nasıl ortaya çıktı?
Fransa'yı kim vurdu?
Acaba Ortadoğu'da yalnız kalan Amerika, Avrupa'yı yanına mı çekmek istiyor?
"Terörü kınıyoruz...Onu yaratan Frankeştayn'ları da…”
Günün Şiiri
Semaver
Kaynıyor ateşte su
Kaynıyor semaver gibi halk
Aydınlık bir bardağa
Akacak umudu sımsıcak
Kaynıyor ateşte su
Kaynıyor semaver bak
Demli bir sabahın tadına varmak
Köy kuyulara ışığı doldurmak için
Kaynıyor semaver yüreğindeki ateşle...
Ayhan Kırdar (Varlık-1976)