15 Temmuz akşamı ülkenin birliğine, demokrasiye ve hukuk devletine aykırı bir şekilde kalkışılan “darbe girişimi” Türkiye’yi olması gereken noktaya getirdi…
15 Temmuz gündüzüne baktığımda cumhurbaşkanı, başbakan, CHP ve MHP liderleri bir birlerine laf yetiştirme yarışı yapıyorlardı…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kılıçdaroğlu’na, Kılıçdaroğlu Erdoğan’a toplumu gerecek eleştirilerde bulunuyorlardı…
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, hem cumhurbaşkanını, hem de Kılıçdaroğlu ile HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a ağır bir şekilde eleştiriler yağdırıyordu…
İnanın akşamları artık nerede ise siyasi haberler yüzünden televizyonlardaki haber bültenlerini izlemeyecek duruma gelmiştim…
Bakın ABD’de bir yıldan beri başkanlık yarışı yapılıyor…
Başkan adayları bir birlerine ağır şekilde eleştiriler yapmadan propagandalarını sürdürüyorlar…
Çünkü bu bir ‘demokrasi’ yarışı olduğunu, bu nedenle seçmenleri kendilerinden uzaklaştırmayacak bir şekilde söylemler üretiyorlar…
Türkiye de ise, siyasi partilerin liderleri bir birlerine karşı söyledikleri ağır sözlerden dolayı mahkemelerce tazminata mahkûm ediliyorlar…
15 Temmuz darbe kalkışmasını sonuna kadar kınıyorum…
İnadına “demokrasi” inadına “Milli İrade” ve inadına “insan hak ve özgürlükleri” diyorum…
Allah bu ülke halkına bir daha 15 Temmuz gecesinde yaşananları yaşatmasın, kardeş kardeşin üzerine silah doğrultmasın, demokrasimize kesintiye uğratmak isteyenlere fırsat vermesin…
Darbe kalkışmasında bulunanlara da verilmesi gereken en ağır cezalar verilmeli ki, bundan sonra bir daha benzer eyleme teşebbüs etmeyi düşünenler, verilen cezalar karşısında bu düşüncelerinden vazgeçerler…
Zaten geçmişte yaşanan darbelerden en çok zarar görenlerin çocukları ve torunları, 15 Temmuz gecesi cumhurbaşkanının ve başbakanın çağrıları üzerine sokağa çıkarak, darbe girişimcilerinin karşına hayatları pahasına da olsa dikildiler…
Eğer bu kalkışma, bu girişimi yapanlar amaçlarına ulaşamadılar ise elbette ki vatanını, milletini seven, demokrasiyi özümsemiş asker ve polisler kadar sivil vatandaşların da katkısı çok büyük…
Buradan şuraya gelmek istiyorum…
15 Temmuz’dan sonra gerek cumhurbaşkanı gerekse muhalefet partisi liderleri tüm insanları kucaklayan, toplumu ayrıştırmayan, birlik beraberliğimizi tesis eden, herkesin hoşuna gidecek söylemlerde bulunmaları da, darbe girişiminde bulunanlara nefreti daha da artırdı…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kalkışmadan sonra CHP ve MHP Genel Başkanlarını ayrı ayrı davet ederek baş başa görüşmeleri…
AKP İLE CHP ARASINDAKİ
BUZLAR ERİMEYE BAŞLADI
Ardından geçtiğimiz Pazar günü CHP’nin İstanbul’da Taksim Meydanı’nda düzenlediği "Cumhuriyet ve Demokrasi Mitingi"ne AK Partinin davet edilmesi…
AK Parti’nin de bu davete İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, AKP’li Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, AKP’li Meclis Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı ve AKP İstanbul İl Başkanı Selim Temurci ile birlikte en üst düzeyde katılması ile AK Parti ile CHP arasındaki buzları eritti…
Geriye dönüp baktığımızda Türkiye’de askeri müdahalelerin tamamı demokrasi kisvesi altında gerçekleştirildi…
Ordu, 1960 ve 80 yıllarında iki kez yönetime el koyarken, 71 ile 97’de ise hükümeti ‘demokratik zaruri süreç’ iddiasıyla istifaya zorladı. Hâlbuki demokrasi, bu karanlık sürecin sözde görünür nedeniydi.
Gerek ülke genelinde gerekse Eskişehir’de 12 günden beri “Demokrasi Nöbeti” tutuluyor…
Bu nöbetlere katılım her geçen gün artarak devam ediyor…
Halk “demokrasi”ye sahip çıktığını bu nöbete katılmakla gösteriyor…
Önceleri sadece vatandaşlar geliyordu…
Ancak “demokrasiye, insan hak ve özgürlüklerine” karşı gerçekleştirilen kalkışmanın yeni yeni ortaya çıkan görüntülerle eğer bastırılmamış olsaydı neler getireceğinin farkına varılmasıyla “Demokrasi Nöbet”lerine sivil toplum kuruluşlarının da desteğini artırdı…
Geçtiğimiz günlerde CHP’li Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt’ta, “Demokrasi Nöbeti”ne katılarak, Paralel Devlet Yapılanmasının darbe girişimini yaptığı konuşma ile darbe girişimini sert sözlerle kınamış ve herkesi “demokrasiye ve insan haklarına” yönelik her türlü faaliyetlerin karşısında durmaya davet etmiş ve şunları söylemişti:
“Bu ülke darbelerden çok çekti, aynı acıların yeniden yaşanmasını kesinlikle istemiyoruz. Bizler, Cumhuriyet ve demokrasiye, her zorluğa rağmen sahip çıktık ve her koşulda sahip çıkmaya devam edeceğiz.”
Yine geçtiğimiz hafta içerisinde MHP’nin yeni İl Başkanı Kadir Bıyık’ta, “Demokrasi Nöbeti” etkinliğine katılarak yaptığı konuşmada,”Demokrasi vazgeçilmezimiz, Milli İrade Gücümüz, kardeşliğimiz, geleceğimiz. Demokrasi düşmanlarına karşı iktidarı ve muhalefetiyle siyasi partilerimizin ve siyasetçilerimizin gösterdiği birlik, beraberlik ve kararlı duruş, en büyük takdiri hak etmektedir. Ülkemizin birliğine, kardeşliğimize ve demokrasimize karşı olanların karşısına dikileceğiz” demişti…
AHMET ATAÇ PERŞEMBE
GÜNÜ MEYDANA GİDECEK
Dünde sosyal medyada gördüm…
Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç’ta 28 Temmuz Perşembe günü saat: 20.00’de Sağlık Müdürlüğü önünde toplanacak kalabalık bir partili grup ile saat: 21.00’de vilayet meydanında yapılan “Demokrasi Nöbeti”ne katılacakmış…
Bu kararından dolayı Eskişehirli bir vatandaş ve de seçmen olarak Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç’ı kutluyorum…
Ben geçtiğimiz günlerde köşemde, Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç’a “Demokrasi Nöbeti”ne katılarak, halka hitap etmesi çağrısında bulunmuştum…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önceki gün Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüşerek 15 Temmuz gecesi darbeye karşı demokrasi, özgürlük ve hukukun üstünlüğünden yana açık ve net bir duruş sergilemelerinden dolayı teşekkür etmesi ve bu birlik ve beraberlik ruhunun her türlü sorunun üstesinden gelmek için en önemli güç kaynağımız olduğunu vurgulaması toplumdaki gerginliği önemli ölçüde yumuşamasına neden oldu…
Ben bu vesile ile 12 günden beri vilayet meydanında tutulmakta olan “Demokrasi Nöbeti”ne katılmayan ve destek vermeyen CHP İl Başkanı Sinan Özkar’ı da Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç ile birlikte vilayet meydanına gelmesi konusunda çağrıda bulunuyorum…
Ankara’da devletin en tepesinde esen olumlu havanın Eskişehir’e yansıması adına CHP İl Başkanı ile birlikte Tepebaşı İlçe Başkanı Vural Yörük, Odunpazarı İlçe Başkanı Akın Sallarel’in de Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç ile birlikte vilayet meydanına gelmesi “Demokrasi Nöbeti”ne demokrasinin korunması adına destek verdiklerinin göstergesi olacaktır…
Eğer CHP İl Başkanı Sinan Özkar’da vilayet meydanındaki “Demokrasi Nöbeti” etkinliğine katılırsa, bunu gören veya haberdar olan CHP’li milletvekillerinin de katılacaklarını düşünüyorum…
“OLUMLU HAVA TÜM
TÜRKİYE’YE YAYILMALI”
Dün CHP Milletvekili Utku Çakırözer ile telefonda 30 dakikaya yakın sohbet ettik…
Cumhurbaşkanının siyasi parti liderlerini birlikte kabul etmesi, birlikte ülke sorunlarının görüşülmesini çok olumlu bulduğunu söyledi…
15 Temmuz öncesi ülkenin tek adam yönetimine doğru gitmekte iken, 15 Temmuz gecesi kalkışılan darbeden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tavrının çok değiştiğini, Türkiye’nin kalbine sokulmak istenen hançerin başarısızlıkla sonuçlanmasıyla siyasette esen olumlu havanın devamından yana olduklarını vurguladı…
Çakırzöer, kalkışmanın başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından ilan Olağan Üstü Hal uygulamasına gerek olmadığını, hükümetin CHP’nin uyarılarına dostça kulak vermesi halinde TBMM’ye gelecek kanun tasarılarının oy birliği ile çıkmasının mümkün olabileceğini de kaydederek, AKP, CHP, MHP arasında yaşanan olumlu havanın tüm Türkiye’ye yayılmasını arzu ettiğini de söyledi…
Çakırözer ile yaptığım görüşmede tuttuğum notları yarın yazacağımı da hatırlatmak istedim….
Sonuç olarak 15 Temmuz gecesi ülkenin demokrasisine, birliğimize ve cumhuriyetimize karşı yapılan darbe girişimini, şiddetle kınıyorum.
Bu kalkışma, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları arasındaki birliği daha da kuvvetlendirdiğini, devletin tepesindeki olumlu havanın, değişimin geçici değil daim olmasını diliyorum…
15 Temmuz öncesinde gerek cumhurbaşkanı gerekse siyasi partilerin liderlerinin söylemlerinin üzerine bir çizgi çizilerek, 15 Temmuz’dan sonra siyasiler arasında yaşanan olumlu havanın, birlik-beraberlik havasının sonsuza kadar sürmesini temenni ediyorum…
Biz 15 Temmuz gecesi gibi sağcısı-solcusu, Alevi’si, Sünni’si, Çerkez’i Laz’ı hep birlikte göğsümüzü darbecilerin silahlarına karşı nasıl kalkan yaptıysak, bundan sonra bu birlikteliğimizi sürdürebilirsek gelecekte bu tür kalkışmanın gerçekleşmesi mümkün olmayacaktır diyorum…
Günün Sözü : Asıl etkileyici olan, niteliklerinizin -sizin yardımınız olmadan- başkaları tarafından keşfedilmesidir. Judith Martin
Dedem diyor ki : Söylenmediği müddetçe söze sen hakimsin. Bir kere söylendi mi, o sana hâkim olur.