Rıza Öztekin, uzun yıllar Eskişehir Baro Başkanlığı görevini yürüttü. Öztekin’in başkanlığı döneminde Türkiye’de neler olmadı ki…
- Ergenekon
- Balyoz
- Oda TV davası
- Poyrazköy davası
- Gezi Olayları
- Beyoğlu olayı
- Ankara Garı olayı
- Reyhanlı olayı
- Sultanahmet olayı
- Soma olayı
- Oslo Görüşmeleri
- 17-25 Aralık olayı
- 15 Temmuz hain darbe girişimi
- Tartışmalı erken seçimler
- Türkiye’nin yönetim biçiminin değişmesi
*
Bu liste uzatılabilir. Öztekin, söz konusu olaylar hususunda, bir baro başkanının yapması gerekenin fazlasını yaptı. Hukuki açıdan mücadele etti, kişisel olarak mücadele etti, demokratik hak olan eylem ve protesto hakkını kullanarak mücadele etti. Bütün bunları yaparken hiçbir biçimde geri adım atmadı, bildiği doğrunun dikine gitti, takdir edilecek bir direniş örneği sergiledi. Dahası, muhalefet partilerinin ‘tırstığı’ konuları dahi gündeme taşıyarak, cumhuriyet ve Atatürk değerlerini savundu. Sert ve fevri yapısı bazen başına bela olup kamuoyunda tartışma yaratsa da, kamuoyu mazur gördü; zira Öztekin’i iyi tanıyordu ve kafasının arkasında gizli bir ajandası olmadığını biliyordu.
*
Derken… Öztekin, sekiz yıl boyunca görev yaptığı Baro Başkanlığından ayrılma kararı aldı, kongrede aday olmayacağını açıkladı.
*
Üç adaylı kongrede, Mustafa Elagöz, rakiplerini geride bırakarak Baronun yeni başkanı seçildi. Altı yıl boyunca Öztekin’in yönetiminde görev yapan Elagöz, Eskişehir’in en genç Baro Başkanı oldu. (40 yaşında) Genç yaşına rağmen oldukça deneyimli ve makamının hakkını verebilecek bir isim olduğunu net ifadelerle söyleyebilirim.
*
Elagöz’le, geçtiğimiz günlerde, medya mensupları olarak bir araya geldik. Elagöz hem kendini anlattı, hem de baronun nasıl yönetileceğine ilişkin ipuçları verdi.
*
Dilerseniz şimdi, Elagöz’ün aktardığı bazı ifadeleri okuyalım…
- Kavgacı bir yapım yok.
- Uzun yıllar Rıza Öztekin başkanımızın yönetiminde yer aldım ve Öztekin’in yaptıklarının arkasındayım.
- Benim kırmızı çizgim, cumhuriyet ve Atatürk değerleridir.
- Bu dönem, geçmiş dönemin devamı olmayacak, daha uzlaşmacı bir tavır sergileyeceğiz. Kurumlarımızla, basınımızla daha sıcak ve daha içten, daha samimi diyaloglar kurulması niyetindeyiz. Yönetim anlayışımız bu olacak. Çünkü diyalog bütün sorunları çözer.
- Mücadelemiz, hukuki çerçevede olacak, bu çerçevenin dışına çıkmayacağız, biz bir kamu görevi yapıyoruz ve tarafsız olmak zorundayız. Hukukun dışına çıkmak istemiyoruz, kimsenin arka bahçesi de değiliz.
- Hukukun dışına çıktığımda ben muhalefetin görevini yapmış olurum; bu doğru değil. Yine hükümetin her kararına tepki gösterirsem, muhalefet partisi ben olurum. Benim anlayışıma göre böyle bir şey olmamalı.
- Siyaset yapma gibi bir düşüncem yok. Bulunduğumuz makam, sıçrama tahtası değil. Bulunduğum görevi siyasete alet etmem.
- Devletimizin üç erki vardır; yasama, yürütme ve yargı. Bence basın da dördüncü sıradaki erktir.
- Hukuksuzluk nereden gelir? İktidardan gelir. Hangi parti iktidarda olursa olsun… Neden? Güç erki iktidardır. Buradaki hukuksuz davranışlara karşı Eskişehir Barosu geçmişte nasıl davrandıysa bundan sonra da aynı şekilde davranacaktır; ancak hukuk sınırları dışına asla çıkmamak kaydıyla. Bunu başardığınız an zaten kamuoyu gerekli desteği de bize verecektir.
*
Elagöz’ün yukarıda okuduğunuz ifadelerinden anlaşılıyor ki Eskişehir Barosu; cumhuriyet ve Atatürk değerlerine bağlı, hukuksuzluk nereden gelirse gelsin mücadele eden, hukuki çerçevede çalışmalarını yürüten, kavgayı değil diyaloğu önceleyen, siyasetle işi olmayan, kişi ya da kurumların arka bahçesi olmaktan kaçınan bir anlayışla yönetilecek.
*
Baronun yönetimi konusunda Elagöz’ün öne sürdüğü anlayışa kimsenin itirazı olamaz, aksine desteklenmesi gerekir ve desteklenir de. Ancak söz konusu anlayış ne ölçüde gerçekleştirilebilir; bu noktada görüş belirtmemiz imkansız. İlerleyen zamanlarda yapılacak çalışmalar, vaat edilen yönetim anlayışına ilişkin yorum yapmamızı kolaylaştıracaktır. O nedenle yeni yönetime biraz fırsat tanıyalım ve çalışmalarını dikkatle izleyelim…