Hemen verelim bu sorunun yanıtını...
SSK yönüne giden tramvaylarda anonsu var:
"İsmet İnönü..."
……
Devam edelim...
"Bağlar Caddesi” ne "Cengiz Topel" diyen var mı?
Yeni nesil, "Şehit Topel" in adını bile bilmez!..
"Çifteler, Seyitgazi" ve de buna benzer eski caddelerin yeni isimlerini bilen var mı?
Hiç sanmıyoruz!
Tramvaylar çalışmaya başladığı günlerde bunun için karşı çıkmıştık "Çarşı" durağına...
Sormuştuk: "Çarşı nereden çıktı?" diye...
Gerçekten Beşiktaş'ın "ÇARŞI"sı mıydı?
Hiç sanmıyoruz...
Ve de yineliyoruz...
İstanbul'da " TAKSİM..."
Ankara'da "KIZILAY..."
İzmir'de "KORDON..."
Peki, neden Eskişehir'de "KÖPRÜBAŞI" değil de, "Çarşı..."
Bu konuyu Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. "Yılmaz Büyükerşen"e bir kez daha ileterek rica ediyoruz...
"Eskişehir'in hakkını Eskişehir'e verin..."
Bu yazımız, kesinlikle sizin atmadığınıza inandığımız "Beşiktaş'ın Çarşı Grubu”nu içeren tweet'le ilgili değil...
Ama bir isteğe kulak verin lütfen...
Şu "Çarşı Durağı"nın adı...
"Köprübaşı olsun artık..."
"Yeter artık, olmaz dedim!"
Delikanlı sevgilisini akşam eve bırakır. Evin önünde masum bir fısıltıdan sonra ateşlenir ve bir
elini duvara dayayarak seslenir :
"Beni öper misin?"
Kız, "Deli misin? Evin önünde olur mu? Annemler görür" diye karşılık verir...
Delikanlı ısrarlı :
"Ne olur canım bu saatte kim görecek? Hadi seni çok seviyorum."
Kız, "Ben de seni ama olmaz" der.
Bu sözler devam edip giderken bir ara aniden merdivenlerin ışığı yanar ve kızın küçük kız kardeşi belirir...
Küçük kız, "Babam öpecekse öpsün diyor" diye başlar:
"Yoksa ben öpecekmişim!' 0 da olmazsa kendisi gelecekmiş öpmeye!.. Ama o hayvan oğlu hayvana da söyle, elini diyafon düğmesinden çeksin dedi..."
Ha biz ne dedik?
Temel'in işi mahkemeye düşer ve hakim sorar:
-Adın ne?
"Temel efendim, ama ortada (P) harfi yoktur..."
Hakim, "Temel’in ortasında zaten öyle bir harf olur mu?" der..
Temel karşılık verir:
"Ha biz ne dedik? Vardır mı dedik!"
Carini’den Kemal’e…
"Arturo Toscanini", Parma Konservatuarı'na devam ederken viyolensel hocası "Carini",
onun son derece yetenekli bir hafızaya sahip olduğuna dikkat etmiş...
Bir gün öğrencisini sınamak için, kendi bestesi olan ve çok zor bir parçayı çaldırmış. Daha sonra da notaları elinden alıp yeniden çalmasını istemiş.
"Toscanini de hiç hata yok..."
Yıllar sonra Toscanini mezun olmuş, ün yapmış ve bir gün hocasını ziyarete gitmiş...
Hemen yanı başındaki piyanoya oturarak çalmaya başlamış.
Bitirdikten sonra da sormuş:
"Çaldığım parçayı beğendiniz mi?"
Carini yüzünü buruşturmuş : "Bırak beğenmeyi çok da manasız buldum!"
Toscanini şaşırmış : "Ama hocam bu sizin eserinizi.."
…….
Yıllar önce de dile getirdiğimiz bu gerçek öyküdeki espri, çok tartışılmış, hatta derslere konu olmuştu...
Carini gibi büyük bir ustanın kendi eserini tanımaması mümkün mü?
Asla?
Peki, neden tanımadığı gibi manasız bulmuş?
"Toscanini'nin çok bilmişliğinden!"
Ya da, hocasına kendi eserini anımsatmaya çalışacak kadar ileri gidişinden!
Biraz daha itersek, noktası olur:
"Hocam, sizin devriniz bitti!"
……
Kimler yoktu ki “Büyük Usta”yı uğurlarken…
“Yaşar Kemal”in cenazesini izlerken anımsadık bu olayı… Acaba sevisi gölgede mi kalmış?
Onbinlerce öğrencisi, “Yaşar”ken göremedikleri…
“Kemal”e nasıl erdiler!..”
Keşke…
“YAŞAR’ken görebilseydi...”
İletişim’de mescit
Üniversitelirimiz dolu dizgin gidiyor!
Nereye?
Bir öğretim görevlisine sorduk yukarıdaki başlığı, "doğru mu?"
"Ne var bunda?” dedi:
"Geçenlerde Muş’a gittim, kampusun hemen karşısında büyük bir cami..."
Bu kez biz yanıt verdik:
"Ne var bunda?"
"Çok şey" dedi:
"Rektörlüğün arkasına da yeni bir cami yapıyorlar. Ama aynı üniversitede yemekhane yok.
Yapılıyormuş, seneye yetişir mi bilmem!"
Evet Anadolu Üniversitesi'nde de mescitler yapılıp açılıyor. Son olarak İletişim Fakültesi'nin mescidi de açılmış...
Çiçeği burnunda Dekan..
"Halil İbrahim Gürcan'ı kutluyoruz..."
Arılarla bile...
Yaşar Kemal, Elia Kazan ve ben İstanbul'dan çıktık, İzmir yolundayız. Yıl, 1974...
Bergama'ya geldiğimizde, ben dolanmaktan yorgun düşmüştüm. 0 ikisi gezip her taşı incelemeyi sürdürüyordu. Bir ara yanıma bir delikanlı geldi ve "Kim bunlar?" diye sordu. Ben de neden sorduğunu merak ettim. Çocuk, "Deminden beri onları izledim" dedi:
"Biri Türkçe konuşuyor, öteki İngilizce, ama anlaşıyorlar..."
Yanıt verdim, "Biri İngilizce öğretmenim, diğeri ise Yaşar Kemal."
Der demez çocuğun yüzü aydınlandı, "Haa o zaman anlaşıldı" dedi:
"Yaşar Kemal Toroslar'da ağaçlarla, sularla, dallarla çiçekler, böcekler, hatta arılarla bile konuşur anlaşırmış. Bu İngilizle mi anlaşamayacak!"
Zeynep Oral
Günün Balı
The Economist'e göre, Türkiye seks skandalmda 1. ligteymiş.
Aslında yerimiz şampiyonlar ligiydi ama..
"Ah şu hakemler yok mu!"
Günün İncisi
Vicdanımız yanılmaz bir yargıçtır.. Biz onu öldürmedikçe...
Balzac
Günün Sözü
Kaçırdığımız fırsatların acısı, kırılan kolun acısından fazladır...
Hanri Benazus
Günün Sorusu
"Senin elin temiz mi?" diye sormuşlar...
"Neyi tutturacaksınız?" demiş...
Cuk
Bir el diğerini yıkar, ikisi de yüzü yıkar,
Yahudi Atasözü
Kolsuz Yaşar'dan
Saatçiler yetiştirecek eleman bulamıyormuş. Eeee...
"Boş zamanları yoktur!"
Günün Olayı
PKK'nın taliplerini içeren "yeni bir anayasa" sözünün altına devlet imza atıyor. Yani, AKP ile PKK oturup yeni bir anayasa yapacaklar!
"İşte size demokratik çözüm!"
Melih Aşık
Günün Biberi
Enerji Bakanı "Kandil Dağı"nda petrol arayacağız" diyor. Önce, önceki seçimlerde Türkiye'de bulunduğu açıklananları bir çıkarsalar...
Akif Kökçe
Günün Şiiri
Basmadan giyinen nehir
Eski sözcüklerle Porsuk’u yaşamak
İşte basmadan giyinen bir nehir
Ye kentin ortasında tozlanmış gerdanlık
Söğütlerin yelesinden süzülüşü suyun gövdesinde
Akşam vakti, elinin elime değmesi
Sonra bir Ayhan Işık filmi açık havada
Yaslanmış afişten bakıyor uluorta
Çarşıda kız sevmenin rüyası
Tren çığlıklarına asılıyor durmadan...
Rahmi Emeç (Kırık Zihinler Sahafı'ndan)
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...