Acıbadem Eskişehir Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Doç. Dr. Serdar Sürenkök, kanserde erken tanının, tedavi şansını arttırıp iyileşmeyi kolaylaştırarak doku ve organ kaybını en aza indirdiğini belirtti.
1-7 Nisan Kanser Haftası sebebiyle açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Serdar Sürenkök, sağlıklı vücut hücrelerinin yaralanan dokuların onarılması amacıyla bölünebilme yeteneğine sahip olduğunu bildirdi. Bu yeteneklerinin sınırlı olduğuna ve hayat boyunca hücrelerin belli bir bölünme sayısı olduğuna dikkat çeken Sürenkök, kanserin belirli bir doku ya da organdaki hücrelerin kontrolsüz şekilde üreyerek kitle veya tümör sonucu oluştuğunu ifade etti. Sürenkök, "Kanser hücreleri çevre dokuları istila ederek buraları tahrip ederler. Ayrıca kana ve lenf sıvısına katışarak, kan ve lenf yoluyla vücudun diğer kısımlarına yayılır ve yeni tümör odaklarının oluşmasına yol açarlar. Başka doku ve organlarda oluşan bu tümör odakları 'metastaz' olarak isimlendirilir. Buralarda da kanser hücreleri çoğalmaya ve tümör odakları büyümeye devam ederler. İnsan vücudunda 100'ün üstünde kanser çeşidi olup oluşmaya başladıkları organ ve mikroskobik değerlendirmelere göre sınıflandırılırlar. Farklı tipteki kanserler, farklı hızlarda büyürler, farklı yayılma biçimleri gösterirler ve farklı tedavilere cevap verirler. Bu nedenle kanser hastalarının tedavisinde, var olan kanser türüne göre farklı tedaviler uygulanır" dedi.
"KANSER İÇİN RİSK FAKTÖRLERİ ÇEŞİTLİLİK GÖSTEREBİLİR"
Kanserin asıl sebebinin kesin olarak bilinmediğini söyleyen Dr. Sürenkök, kanser hastalığı için iki grup risk faktörü olduğuna dikkat çekti. Kanserin tanılarından da bahseden Sürenkök, "Kanser için risk faktörleri yaşam şekillerine, yaşa, cinsiyete ve aile öykülerine bağlı olarak değişir. Bir başka risk grubu ise sigara alkol kullanımı, uzun süre ve tehlikeli saatlerde güneş altında kalma, aşırı dozda röntgen ışınına maruz kalma, boya ve asbest gibi bazı kimyasal maddeler, bazı virüsler, hava kirliliği, radyasyona maruz kalma, beslenme alışkanlığı çevresel faktörlerdir. Rahim ve makattan gelen normal olmayan bir kanama veya akıntı, memede veya vücudun herhangi bir yerinde ortaya çıkan şişlik ve sertlikler, iyileşmeyen yaralar, uzun süreli ses kısıklığı ve öksürük, yutkunma güçlüğü ve hazımsızlık, ben ve siğillerde meydana gelen büyüme, kanama, renk değişikliği, yara, idrar ve dışkılamada değişiklikler gibi belirtiler kanserin habercisi olabilir.Bazen hiç belirti ve bulgu vermeden kontrol muayenelerinde kanser tanısı konulabilir" ifadelerini kullandı.
"DOKTORLAR KANSERİN TÜRÜNE VE EVRESİNE GÖRE HANGİ İLACI KULLANACAĞINA KARAR VERİR"
Meme, akciğer, prostat, mide, kalın bağırsak ve rahim ağzı kanserlerinin en sık görülen kanser tipleri olduğunu vurgulayan Acıbadem Eskişehir Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Sürenkök, kanserde cerrahi, radyoterapi, hormon tedavisi, hedeflenmiş tedavi ve immünoterapi gibi tedavi yöntemlerinin kullanıldığını aktardı. Tedavi yöntemlerinin içeriklerine de değinen Sürenkök, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Cerrahi uzun yıllardır kanser tedavisinde kullanılan bir yöntemdir. Cerrahi tedavi yanında teşhis ve ne kadar yayldığını öğrenme aşamasında önemli role sahiptir. Cerrahi tekniklerdeki yeni gelişmeler ile normal dokuların daha fazla korunmasına olanak sağlar. Radyoterapi kanserin iyonize radyasyon ile tedavisidir. Radyasyonun farklı türleri vardır, X ışınları buna örnektir. X ışınları yüksek enerjilerde kanser tedavisinde kullanılır. Cyberknife, radyocerrahi, streotaktik beden radyoterapisi gibi özel teknolojilerle tümör yüksek dozlar ile tedavi edilebilir. Radyasyon tümörün komşuluğunda normal hücreleri etkiler ancak normal hücreler kendilerini onarabilirken kanser hücreleri onaramazlar. Kemoterapi kanserin ilaçla tedavisidir. Kemoterapi ilaçlarının birçok araştırmada kanser hücrelerini öldürmeye yardımcı olduğu kanıtlanmıştır. Günümüzde 100' den fazla kemoterapi ilacı kanser tedavisinde kullanılmaktadır. Doktorlar kanserin türüne ve evresine göre hangi ilacı kullanacağına karar verir. Cerrahi tedavileri ve kemoterapileri tamamlanmış hastalara tümörleri östrojen ve progesterone gibi hormonlara duyarlı ise yapısal olarak bu hormonlara benzer ancak baskılayıcı özellikte hormon ilaçlarının uygulanmasıdır. Biyolojik terapi ya da biyoterapi denilen immünoterapi bağışıklık sisteminin bazı parçalarını kanser gibi hastalıklarla savaşması için kullanılan bir tedavi yöntemidir."
Kansere neden olan hücreleri değiştiren genler hakkında daha fazla bilgi edindikçe tedavi edecek ilaçların da geliştirilme imkanına kavuştulduğunu belirten Sürenkök, kanserde erken tanının tedavi şansını artırdığını ve hedeflenmiş tedavinin kanserin büyümesinin yanı sıra yayılmasını engellemek için de kullanıldığını vurguladı.
Kaynak : İHA