×

TEK GAYESİ TEZHİP SANATINI...

Eskişehir’in Odunpazarı semtindeki Kurşunlu Kervansaray’ın tezhip sanatını icra eden Firdevs Yağcı, bu çok özel geleneksel sanatı sürdürmekteki amacının tezhibi ve hat sanatını tezyin etmek, gelecek kuşaklara aktarmak için yeni sanatkarlar yetiştirmek olduğunu söyledi.

2008 yılında Odunpazarı Belediyesi’nin OMEK kurslarında ilk kez tezhiple tanıştığını belirten Firdevs Yağcı, Odunpazarı Belediyesi’nin geleneksel sanatlara ayırdığı Kurşunlu Kervansaray’ında bir yandan mesleğini sürdürüyor, bir yandan da yeni öğrenciler yetiştiriyor.

Odunpazarı Belediyesi’nin kervansarayın içinde kendisine tahsis ettiği mekânda tezhip sanatını sürdürebilmek için günümüzdeki ustalarından Müzehhip, Hattat Muhammed Mağ’dan dört yıl ders aldığını belirten Firdevs Yağcı, “Muhammed Mağ hocamın dört yıl öğrencisi olduktan ve kendisinden icazet aldıktan sonra Velkalem Kültür Sanat Derneği’nde kurs vermeye başladım. Kur’anı Kerimler , Mevlana’nın Mesnevisi, İbni Sina’nın El Kanun Fi’t Tıbb kitabı gibi bazı dini ve değerli eserler saray nakışhanelerinde nakkaşlar tarafından tezhip edilmişti. Benim bu çok özel geleneksel sanatı sürdürmekteki en büyük amacım tezhibi ve hat sanatını tezyin etmek, gelecek kuşaklara aktarmak için yeni sanatkarlar yetiştirmektir” dedi.

TEZHİP HAKKINDA
Tezhip Arapça’da “Altınlama, yaldızlama” anlamına gelmektedir. Dövülerek ince bir tabaka haline getirilen altın varak ve toprak boyalarla, özellikle yazma kitap sayfaları ile hat levhalarının renklendirilmesinde kullanılan bir süsleme tekniğidir.
Türklerde tezhibin geçmişi Uygurlar’a kadar uzanır. Uygurlar arasında IX. Yüzyılda tezhib sanatının örnekleri görülmeye başlanmıştır. Aynı dönemde İslâm ülkelerinde de tezhib yaygın bir sanattı. İslâm Dini ile beraber Türkler arasında yaygınlaşmaya başlamış ve bu sanat Türklerin elinde zirveye ulaşmıştır.

Tezhib sanatı Anadolu’ya Selçuklular vasıtasıyla ulaşmış ve Osmanlılar zamanında, diğer sanat dalları gibi en muhteşem dönemini yaşamıştır. Türk Müzehhibleri XV. Yüzyıl başlarında etkinliklerini Bursa’da Osmanlı sultanlarının himayesinde sürdürmüştür. Yapılan tasarımlarda fevkalade incelmiş Rumi ve Hatayi motifler çok zengin bir biçimde izlenir. Kompozisyonların yükselme gösterdiği bu yüzyılda doğu okullarında etkileri hissedilir. Kompozisyonda simetri hakimiyeti, gözü yormayan karakterli ve sistemli bir şekilde ekolleşmiştir.