“BEL FITIĞINDA GENETİK FAKTÖRLER DE ETKİLİDİR”
Bel fıtığının oluşmasında genetik faktörlerin de etkili olabileceğini ifade eden Çakır, oluşumu hakkında şunları söyledi:
“Bel fıtığı kemiklerin arasında kıkırdak yapılar var, biz bunlara disk diyoruz. Bu kıkırdak yapılar, bir nevi destek görevi gören yapılardır, jelimsi olurlar. Bu yapılar analoz fibroz dediğimiz sarmallarla çevrili. Bele çok yüklenildiği anda kıkırdaklarda yırtıklar oluşup bu yırtıklardan jelin taşmasıyla bel fıtığı oluşuyor. Biz bu evreye hastalığın dejenerasyon, yıpranma evresi diyoruz. Bu durumda belin yük taşım kapasitesi azalıp bel ağrıları hastalığın erken döneminde ortaya çıkıyor. Zamanla taşma kemik içine olursa herni dediğimiz durum ortaya çıkıyor, bununla birlikte bacak ağrıları da başlıyor. Bunlarda birincisi genetik faktörler çok önemli, kemiklerdeki kolojen yapılar bazı kişiler de harabiyete daha yatkın, bir de bunun üzerine yanlış hareket, yanlış pozisyonda çalışmak, dikkatsiz yüklenme zaman içerisinde bel fıtığına sebep oluyor. Bunlar temel faktörler.”
“HER HASTAYA KAPALI CERRAHİ UYGULAYAMAZSINIZ”
Bel fıtığının tedavisi hakkında konuşan Çakır, “Bel fıtığı tedavi şekillerini ikiye ayırabiliriz bunlar muhafazakâr diye tabir ettiğimiz koruyucu yöntemler ve cerrahi müdahaleler, koruyucu tedavi diye belirttiğim tedavi yöntemleri ilaçla ve fizik tedavi ile yapılan tedaviler. Bel fıtığında antienflamatuar dediğimiz ağrı kesiciler var, bunların asıl amacı bir miktar ağrıyı kesip hastayı rahatlatmak ama uzun dönem bu ilaçlardan çare bulamayan hastalarda da bu tedavi yönteminden vazgeçip artık cerrahi uygulamaya geçiyoruz. Cerrahi uygulamada da iki çeşit uygulama var, bunlar kapalı yöntem ve açık müdahale. Kapalı yöntemin birkaç farklı uygulanışı var. Genellikle kapalı yöntemi uygular hekimler bende sık sık kapalı ameliyatı tercih ederim. Uygun hasta da yaparsak mükemmel sonuçlar elde ediyoruz kapalı ameliyatta ama her hasta uygun olmayabiliyor. Hastalığı daha ilk seviyede olan hastalarda da kapalı yöntemi uyguluyoruz. Kapalı ameliyatın iki çeşidi var kapalı ameliyatın epidoskopi dediğimiz kuyruk sokumundan girdiğimiz veya lateral dediğimiz omurganın kenarından girip yaptığımız ameliyat. Açık ameliyatı da kendi arasında ikiye ayırabiliriz, mikro veya makro olarak. Bazen küçük parçaları mikro ameliyatlarla alıyoruz. Bu ameliyatlar zaten kolay oluyor hemen evine gönderiyoruz ve bir hafta sonra normal hayatlarına dönüyorlar. Bazen komplike vakalarda vida koymamız gerekiyor bu sefer makro ameliyat yapıyoruz ve bu durumda daha büyük bir alan açıyoruz beden üzerinde” diye konuştu.