ESO Başkanı açıkladı: Asgari ücret 25 bin lira olursa...
Eskişehir Sanayi Odası (ESO) Başkanı Celalettin Kesikbaş, asgari ücretin 25 bin lira olabileceğini belirterek, bu rakamın insanları onurlu bir şekilde yaşatması gerektiğini vurguladı. Kesikbaş, enflasyonla mücadele etmenin önemine dikkat çekerek, ESO’nun 56 yıllık geçmişinin Eskişehir’in sanayi ve ekonomi üzerindeki etkilerini de değerlendirdi.
Yeni asgari ücretin 25 bin lira olabileceğini ifade eden Eskişehir Sanayi Odası (ESO) Başkanı Celalettin Kesikbaş, “Bu 25 bin lirayla insanın onurlu bir şekilde yaşayabiliyor olması aslında son derece önemli. Asıl konsantre olunacak yer enflasyon. Enflasyonla hepimizin topyekûn mücadele etmesi lazım” dedi.
Öncelikle ESO’nun 56’ncı yaşını kutlarım. ESO’nun kentte üstlendiği rolü değerlendirebilir misiniz?
1 Kasım 1968 yılında Eskişehir Sanayi Odası kuruluyor. Bağımsız bir oda olarak kuruluyor. Benimle yaşıt bu arada… Önemli bir birikime sahip ve Türkiye’nin sanayi odaları ve diğer odaların içerisinde de gerçekten her zaman öncülük yapmış, bir farklılık yaratmış, değer katmış, farklı bir vizyonla özellikle topluma dönük sanayi odası olması sebebiyle de hem şehir ekonomisi açısından hem de ülke açısından önemli gelişmelerde bulunmuş, bugün Organize Sanayi Bölgesi dediğimiz bölge -ki sanayicilerimizin neredeyse yarısı şu anda burada- Eskişehir Sanayi Odası tarafından kurulmuş bir Organize Sanayi Bölgesi. Doğal olarak geçmiş misyonuyla ve bugünkü misyonuyla baktığımız zaman aslında Eskişehir bugün sanayi olarak gayrisafi milli hasılasında yüzde 44 gibi bir paya sahipse, bunu Eskişehir Sanayi Odası’na borçlu. İlk defa örgütlü sanayicilerimiz bir arada, müşterek olarak, birlik beraberlik içerisinde aslında muhteşem bir sinerji yaratmışlar ve bugün gördüğünüz önemli sanayi kentlerinden bir tanesi olmuş. Kent ekonomisine de ciddi değer katıyor.
ESO KENTE YÖN VERİYOR
Bu anlamda ben geçmişten bugüne kadar Hakkın rahmetine kavuşmuş abilerimiz de mevcut, büyük emek vermişler ve bugün hayatta olan eski başkanlarımız, meclis başkanlarımız, meclis üyelerimiz, yönetim kurullarımız ve tüm üyelerimize çok çok teşekkür ediyorum. Hepsine minnettarım. Gerçekten Eskişehir Sanayi Odası Eskişehir’e değer katıyor. Hem üretiyor hem kentin büyümesine faydası var. Hem istihdam yaratıyor hem büyük bir ekonomi yaratıyor. Bugün neredeyse. Eskişehir'deki her 3 kişiden 1’i direkt ya da indirekt Eskişehir sanayisinden geçiniyor. Ekmeğini buradan kazanıyor. Bu anlamda Eskişehir Sanayi Odası topluma dönük olması sebebiyle genç neslin eğitilmesi, mesleki eğitimi, yeni beceriler kazandırılması; bununla birlikte Eskişehir’in ihracatının geliştirilmesi, sürdürülebilir ekonominin yaratılması, yeşil dönüşüm, dijital dönüşüm ve hem model fabrikası hem akademisiyle aslında Eskişehir’e yön veriyor, bir vizyon koyuyor. Geleceğin Eskişehir’inin inşa edilmesinde de bence önemli faktörlerden bir tanesi. Ben bu anlamda Eskişehir Sanayi Odası’nın üyelerini tebrik ediyorum. Canı gönülden kutluyorum. Gerçekten büyük destek veriyorlar. Hepsi Eskişehir için Eskişehir gönüllüsü olarak üretiyor.Ve tabii ki yansıması Türkiye’ye mal oluyor.
Biliyorsunuz gündemin en önemli maddelerinden biri asgari ücret. Asgari ücretin belirlenmesi için gözler komisyona çevrildi. Zam konusunda hem işçi hem de işveren tarafından açıklamalar gelmeye devam ediyor. Sizce asgari ücret ne olmalı? Sanayicinin beklentisi nedir?
Bu konularla ilgili tabii ki bir rakam söylenebilir ama şu anda birçok işletmede, şunu açık yüreklilikle söyleyeyim, mevcut asgari ücretin daha üstünde rakamlar var. Sanayici her zaman iş barışını çok önemsiyor. Doğal olarak yeni asgari ücretin de aslında gelecek değer açısından bu iş barışını en yüksek seviyede sağlayabilmesi son derece önemli. Tabii ki Türkiye’de büyük bir enflasyon var ve bu enflasyonla da hepimiz sıkıntılar yaşıyoruz.Bence birinci etapta dikkat edilmesi gereken en önemli konu,‘ülke olarak biz bu enflasyonu nasıl alt edebiliriz, nasıl aşağıya çekebiliriz?’ Çünkü enflasyon olduğu sürece bu maaş artışlarının da çok bu önemi yok. Çünkü birini artırıyorsun da biri artıyor, öbürünü arttırıyorsun, öbürü artıyor. Yumurta – tavuk, tavuk - yumurta muhabbetine dönüyor iş. O yüzden satın alma kabiliyetlerimizin en üst seviyede olacak düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Burada en önemli konu enflasyonla eğer mücadele etmeyeceksek 6 ayda bir ya da 12 ayda bir biz bu konuşmaları seninle bol bol yapıyor oluruz. Doğal olarak şu an sanayicinin beklentileri burada bir oran değil. Yüzde 30 artsın, yüzde 40 atsın, yüzde 50 artsın değil gerçekten de. En azından sanayicilerin çok önemli bir kısmında 25 bin liralar falan konuşuluyor rakam olarak. Ama 25 bin lira yeter mi, yetmez mi? Nedir 25 bin lira, bununla ne alabiliriz? Esas buraya odaklanmak gerekiyor. 25 bin lirayla geçinebiliyor olmamız son derece önemli. Bunun şartlarının sağlanması ülke olarak son derece önemli. Bunun bir milli seferberlik haline getirilmesi son derece önemli.
25 BİN LİRALAR CENTİLMENCE OLACAKTIR
Asgari ücret konusu aslında çok da sübjektif bir konu. Evet,25 bin lira olsun.Tamam oldu ama biliyorsun Eskişehir dedahil olmak üzere Türkiye sanayisinin önemli bir kısmı ihracatla büyüyor ve şu an gelinen durum itibariyle de aslında sanayicilerimizin çok önemli bir kısmı yurt dışı piyasalarda rekabetçiliğini kaybetmeye başladı. Özellikle kur şu anda çok düşük kaldı. Enflasyonun çok daha altında kaldı. Şirketlerin giderleri çok ciddi şekilde artmış durumda. Buna yılbaşında maaş artışları, işçilik artışlarını da koyduğunuz zaman aslında buradaki potansiyel risk rekabetçiliğin kaybedilmesi. Yoksa sanayiciler bunu alıp ceplerine atıp evlerine götürmüyorlar. Bu parayı onlar da aslında belli bir şekilde çalışanlarıyla paylaşıyorlar. Maaşlarını ödeyerek kimse aslında az verelim, çok verelim, cebimize çok para kazanalım falan değil. Neticede Eskişehir sanayisi ve sanayicilerin çok önemli bir kısmı aslında kişisel gelirleriyle ilgili pek sıkıntı yaşamıyorlar. Şu anda ‘şirketlerimizi nasıl idame edebiliriz, istihdamı nasıl arttırabiliriz, yatırımı nasıl arttırabiliriz?’ Herkes buna bakıyor. Eğer rekabetçiliğimizi kaybedersek doğal olarak satışlar düşmüş olacak. Yurt dışı piyasalarda rakiplerimiz bizden daha iyi fiyat verdiği için pazar kaybı yaşamış olacağız ve böyle olunca şirketler küçülmüş olacak. Küçülen şirketlerde bu sefer eleman çıkarmaları olabilir. Bu da başka bir problem ortaya çıkartıyor. Yani bunların hepsi aslında bir denge. Zaten asgari ücret uygulayan firma çok az. Zaten çok çok daha üstünde rakamlar ödeniyor ama 25 bin liralar bence çok centilmence olacaktır diye düşünüyorum. Rekabetçiliği kaybetmemek gerekiyor.
ŞİRKETLERİ YAŞATMAYA ÇALIŞACAĞIZ
Bu 25 bin lirayla insanın onurlu bir şekilde yaşayabiliyor olması aslında son derece önemli. Asıl takıntı yapmamız gerektiği yer orası. Daha çok ben bu 25 bin lirayla geçinebiliyor muyum? Karnımı doyurabiliyor muyum? Sosyal hayatımı idame ettirebiliyor muyum? Onurlu bir insan olarak yaşayabiliyor muyum? Esas çözülmesi gerekli olan yer burası, buraya bakmak lazım. Yani bugün 20 bin lirayla da iyi bir şekilde geçinebiliyorsan eğer 20 bin TL de iyi bir fiyattır, iyi bir paradır. Yani bu göreceli bir durum. Sen 25 yaparsın enflasyon daha da artar. Gene 25 bin TL işine yaramaz. Yani bunun bir dengeye gelmesi gerekiyor. O yüzden enflasyonla mücadele bu işin bir numaralı şartı.
Hepimiz sıkıntı yaşıyoruz. Bak 2024 yılında şirketlerin karlılıkları ciddi düştü. 2025 yılında sadece suyun üstünde kafamızı tutup nefes almaya çalışacağız. Şirketlerimizi sağlıklı bir şekilde tutmaya çalışacağız. Güvenli bir limanda tutmaya çalışacağız. Kimsenin öyle büyük kar hırsları yok. Ama şirketleri yaşatmamız gerekiyor. Bunların gerçekten istihdam ve yatırım ve ihracat bu ülke için ve Eskişehir ekonomisi için de son derece önemli. Göreceğiz…Ama dediğimiz gibi konsantre olunacak yer aslında enflasyon. Hepimizin topyekûn mücadele etmesi lazım.
2025-27 Orta Vadeli Program açıklandı. Sanayicilerin beklentileri nelerdir?
Orta vadeli plan tabi ki bir plan yani neticede kağıt üstünde. Alt tarafa doğru desteklerinin de olduğu bir planlama. Tabii ki plansız programsız hiçbir şey yapılmaz. OVP belki artı eksi %3-5 hatayla artı ya da eksi olabilir.Burada esas konsantre olunacak konu bizim üretim ekonomisindeki gücümüzü kaybetmememiz üstüne kurulu olması gerekiyor. 2024 yılı dediğimiz gibi tamam, belki Eskişehir açısından ihracatımızı arttırdık. Cirolarımızı bir tık arttırmış olabiliriz ama kârlılık seviyesiyle ilgili firmalarda ciddi sıkıntılar var. 2025 yılıyla ilgili olarak sadece Türkiye değil tabi dünyanın birçok yerinde de ekonomik problemler var. Doğal olarak insanların satın alma endeksleri özellikle PMIdediğimiz bizim oradan izlediğimiz PMI endeksleri hem Avrupa’da hem de global diğer ülkelerde düşük geliyor. Bir problem var o kesin ama bizim işte bu arada yılmamamız gerekiyor. Enseyi karartmamamız gerekiyor. Sanayicilerde bu özellik vardırzaten.En kötü şartlarda en kötü koşullarda dahi şirketlerini, üretimini devam ettirmek üzerine bir kurgumuz var. Öyle Allah vergisi bir şey bu. Doğal olarak enseyi karartmaya gerek yok. Umutlarımızı artırarak devam edeceğiz, üretmeye devam edeceğiz. Tek bakılması gerekli olan konu gelirlerimizin arttırılması, özellikle ihracattan bahsediyorum. Yurt dışı piyasalarda ciddi bir daralma var. O yüzden sanayi şirketlerinin çok önemli bir kısmı ihracatla şu anda ayakta kalıyor ama ihracatta da gelirlerin artması için kur politikasıyla ilgilibir takım şeylerin yapılması gerekiyor ya da farklı desteklerin verilmesi gerekiyor kur bu seviyede kalacaksa. İşte nakliye destekleri olabilir. Reeskont faizleri kredileriyle ilgili faiz destekleri olabilir. Exim bank desteklerinin düşük faizle olması olabilir. Yani ihracatın finansmanı ile ilgili 2025’te mutlaka bazıenstrümanların devreye girmesi gerekiyor eğer kur politikası böyle devam edecekse. Doğal olarak sanayici üretmeye devam ediyor. Burada bir sıkıntı yok. Bu büyük bir refleks.Türk insanı aslında çok şanslı yani kimse ‘bir yerimde durayım,bu bana yeter’ falan demiyor. Herkes şirketini global ölçeğe taşımaya çalışıyor. Bu ülke için daha fazlasını yapmaya çalışıyor. Ama bunun desteklenmesi gerekiyor. Dediğimiz gibi exim bank, reeskont kredileri, faiz destekleri, yatırım teşviklerinin daha reel bir şekilde arttırılıyor olması ya da kur politikasıyla ilgili birtakım çözümler. Çünkü gelirleri arttırmadığımız sürece giderler çok fazla arttı. Bu da şirketlerin sağlığını etkiliyor.
Sizin de sık sık dile getirdiğiniz bir “ara eleman” ve “nitelikli personel” sorununu gündeme getirmek istiyorum. Bu konudaki proje ve yatırımlarınızdan bahsedebilir misiniz?
Evet, Eskişehir Sanayi Odası’nın bir mesleki eğitim merkezi var. ESO Akademisiyle beraber ki son 3 yılda aslında ciddi bir çalışma da yapıyor.Her seneESO Akademi tarafında binlerce arkadaşımız bu eğitimleri alıyor. Mesleki eğitim tarafında da yaklaşık olarak 500-600 tane genç kardeşimize ücretsiz eğitimler veriyoruz.Onları geleceğe hazırlıyoruz. Onların koluna bir altın bilezik takıyoruz. Onları bir meslek sahibi yapmaya çalışıyoruz. Tabii ki burada eğitim politikaları neticede devletin aslında genel siyasetin içerisinde olan bir konu ama esasen kodunun bir çok katmanı var. Sosyolojik katmanından tut da ekonomik katmanına kadar ailelerin çocuklarına üniversite okutma talepleri isteklerinden tut da çocukların yeni vizyon ve bakış açısıylayeni dünyaya bakışlarındaki farklılıklar, bizimle aynı düşünmemeleri gibi birçok faktör var ama burada tabii ki temel konu şu; mesleki eğitim uzun bir süredir çok önemsenmiyordu. Şimdi yeni yeni son 3-5 yıldır önemseniyor ama bu eğitim işleri 3-5 yılda çözülecek işler değil. Bunlar 20 yılın 30 yılın hikayeleri. Türkiye'de arz ve talep arasında ciddi problemler var. Yani bizim talep ettiğimiz insan profiliyle okullardan çıkan yani arz dediğimiz sunulan insan kaynağı arasında ciddi bir fark var. Yani biz nitelikli mavi yaka istiyoruz ama daha çok mühendis yetiştiriliyor ya da daha çok ekonomiden işletme mezunu ya da iletişim mezunu ya da sosyal bilimler diyelim, oradan insan kaynağı daha fazla geliyor. Bizim talebimiz bu değil, sanayi büyüyor, ekonomi büyüyor, sanayi büyüdükçe aslında çalışana ihtiyacın var. Çalışmayana değil. Doğal olarak aslında baktığınız zaman arzla talep arasında insan kaynakları açısından şu anda büyük bir fark var. Yoksa normalde Türkiye’deki genç işsizlik oranları yüzde 25’in üstünde. Yani çok ciddi bir genç işsizimiz var aslında. Bir kısmı iş de aramıyor bunların. Yani bir kısmı yüzde 10-15’i iş arıyorken yüzde 20’si iş de aramıyor. Bunların sosyal beklentileri farklı, maaş beklentileri farklı, hayata dair görüşleri farklı, anneleri babalarıyla yaşıyorlar. Biraz daha böylesimbiyotik bir ilişkileri var gençlerin bunlarla.
GENÇLERİ ÜRETİME DAHİL ETMELİYİZ
Bizim genç nesli tekrardan eğitim süreçlerinin içerisine sokmamız gerekiyor. Mesleki eğitim süreçlerinin içine sokmamız gerekiyor. ESO Akademi ve Mesleki Eğitim Merkezi sırf da bu yüzden kuruldu. Dedik ki yani en azından üniversiteyi bitirse dahi ya da meslek lisesini bitirse dahi bizim meslek eğitim merkezimize gelsin, orada eğitimlerini alsınlar. Tekrardan bir meslek sahibi olsunlar ve üretime katkıda bulunsunlar, girişimcilik ekosistemini de bu anlamda çok destekliyoruz. Yani her zaman mavi yaka çalışan insan kaynağına ihtiyaç da yok. Girişimciler de lazım. Çünkü büyük şirketlerin çok önemli bir kısmı artık fabrikasında bu işi yapmak yerine dışarıdaki yan sanayisine de yaptırıyor, işte o girişimcilik ekosistemi içerisinde gençler bunları yapsınlar ki diğer firmalar da onlara iş versin. Böyle bir ekosistem oluşsun. Baktığın zaman sadece mavi yaka alalım, çalıştıralım, böyle bir dünyayı değil bizim bir derdimiz. Aslında bu üretim ekosistemin içerisinde gençleri bir şekilde sokuyor olmak gerekiyor.Derin bir konu, derin bir mevzu ama Türkiye’nin esas temel problemi burada arz ve talep.İnsan kaynağının arzıyla talep edilen arasında ciddi bir fark olması. Aslında biraz da o yüzden eleman bulamıyoruz.
Son olarak Eskişehir Sanayi Odası’nın gelecek planlarında neler var?
Eskişehir Sanayi Odası uzun zamandır 2 şeye fazlasıyla odaklandı. Bunlardan bir tanesi mesleki eğitim, bir tanesi ihracattı ama son bir yıldır özellikle dijital dönüşüm ve yeşil dönüşüm konularına fazlasıyla odaklandık. Yani aslında 3 tane ana konumuz var.Ve çok da iyi gidiyoruz. Özellikle yeşil dönüşüm konusunda Türkiye’ye örnek olan odalardan bir tanesiyiz. Dijital dönüşümle ilgili de Türkiye’nin 8-9 ilinde olan bir merkezimiz var. Verimlilikle alakalı olarak model fabrikamız.Bu model fabrikalarda mevcut fabrikaların verimliliğinin arttırılması için yalın üretimden tutunda 5S uygulamalarına kadar hepsi uygulamalı bir şekilde bakanlık destekli bunların hepsi yapıyoruz. Bu 2 konuya fazlasıyla odaklandık. 2025 yılındaki projelerimizin çok önemli bir kısmı sürdürülebilirlik, yeşil dönüşüm ve dijital dönüşümle ilgili. Konsantrasyonumuzu buraya devam ettiriyoruz ama tabi ki ESO akademi eğitimlerine devam edecek. Meslek eğitim merkezinde gene her yıl olduğu gibi 500-600 tane öğrencimize ücretsiz eğitim vereceğiz. Yine bununla birlikte ihracatla ilgili zaten çalışmalarımız sürekli devam ediyor burada 7/24.