Mihalgazi'de düzenlenen ve dernek üyelerinin de katıldığı basın açıklamasında konuşan Yurtman, Alpagut-Atalan Altın-Gümüş Maden Ocağı ve Zenginleştirme Tesisi için Cengiz Holding'e bağlı Eti Bakır A.Ş.'nin ÇED Başvuru dosyasını Eskişehir Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğüne teslim ettiğini belirtti. Yakında halkın bilgilendirme toplantısı yapılacağını anlatan Başkan Sadık Yurtman, "862 sayfalık ÇED Başvuru dosyasına göre ruhsat, ÇED ve ünitelerin toplamı 2740 hektar olup, ÇED alanı 509 hektar'dır. 15 yıllık olarak planlanan Alpagut-Atalan Projesinde yılda 12 milyon ton kazı yapılacak ve patlatmalı açık ocak işletmeciliği, siyanürlü yığın liç yöntemi ile Altın-Gümüş çıkarılması hedeflenmektedir. Projeye göre ilk etkilenecek mahalleler Atalan, Alpagut, Avlamış, Atalantekke, Behçetiye, Çalkara, Demirciler, Karaoğlan, Karacabaşı Pınarı, Tarpak ve Tekeciler olup maden sahası Atalan'a bin 300 metre, Alpagut'a 3 bin 300 metre ve Tekeciler'e 3 bin 400 metre mesafededir. ÇED Başvuru Dosyasına göre proje sahasında 28 endemik bitki türü, 61 omurgalı türü ile 128 kuş türü tespit edildiği ve Birinci Arkeolojik sit alanına 220 metre ve bin 800 metre mesafede olduğu belirtilmiştir. Bu ülkemizin kültürel mirası da bir sermaye şirketinin karı için bir kere daha hiçe sayılmaktadır. Sahanın en yüksek noktası bin 285 metre en düşük noktası ise 340 metre olup, ÇED alanı içinde yüzde 40 dan büyük eğim vardır. Bu eğimli arazi aklımıza Erzincan'daki toprak kaymasını ve bu maden sahasında bir kazada Sakarya nehrine siyanürlü toprak karışması ihtimalini aklımıza getirmektedir" diye belirtti.
"Türkiye'nin geleceği ipotek altına alınmaktadır"
Patlatmalarda çıkan toz bulutunun, Türkiye'nin narenciye ve sebze ihtiyacının yüzde 20 sini karşılayan Sakarya vadisindeki çiftçiliği ve hayvancılığı bu siyanürle altın çıkarma sevdası yüzünden yok olacağını iddia eden Yurtman, şunları söyledi;"Micro klima özelliği yitirileceğinden yılda 2-4 kez ürün alma şansı yok olacak ve Sakarya vadisi yaşanamaz bir hal alacaktır. Peki bizler bu değerlerimize ne kadar sahip çıkabiliyoruz? Son yıllarda medya veya sosyal medya da duyduklarımızı, okuduklarımızı, gördüklerimizi hatırlıyor musunuz? Son olarak da İliç te yaşanan felaket halkımızı derinden üzmüştür. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ülkemizin doğal kaynakları ağırlıklı olarak geri dönülemez, artı değer oluşturmayan üretimler için kullanılmakta olduğunu gözlemliyoruz. Tarım, orman ve su kaynaklarımız özelleştirilerek veya maden sahalarına terk edilerek Türkiye'nin geleceği ipotek altına alınmaktadır."