×

Eskişehir'e kötü haber: Yakında hastanelerde olmayacaklar!

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca yurtdışına giden doktorların geri dönmek istediğini söylemişti. Eskişehir Bilecik Tabip Odası Başkanı Dr. Nazan Aksaray,Türk Tabipleri Birliği verilerine göre sayının her geçen yıl arttığını belirterek “Eğer bakanlık tüm bu yanlış uygulamalarında ısrar ederse yakın gelecekte halkımızı sadece randevu bulamamak değil, hekim bulamamak gerçeği bekliyor maalesef” dedi.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Ulusal Sağlık Değerlendirme ve Koordinasyon Toplantısında yaptığı konuşmada "Emin olun artık hekimlerimiz kamuyu tercih ediyor. Hiç algı yapmaya gerek yok. Yurt dışına giden arkadaşlarımız da geri dönmek istiyor” demişti. Oysa Türk Tabipler Birliği verilerine göre, 2021’de bin 405, 2022’de 2 bin 685, 2023’te ise 3 bin 25 hekimyurtdışına gitmekTürk Tabipleri Birliği’nden iyi hal belgesi aldı. Biz de konuyu Eskişehir Bilecik Tabip Odası yeni Başkanı Dr. Nazan Aksaray’la konuştuk.

Eskişehir’de son 3 yılda iyi hal belgesi almak için kaç hekim başvuruda bulundu?

Eskişehir-Bilecik Tabip Odası’na, iyi hal belgesi almak için 2021 yılında sadece 3 meslektaşımız başvurmuşken, bu sayı 2022 yılında 27, 2023 yılında 40 oldu.

Hekimlerin yurt dışına gitme sebeplerine baktığımızda, sizce en büyük sorun nedir?

Genç hekimler, bilgilerine, emeklerine ve meslekî ilkelerine saygı duyulmasını istiyorlar. Ülkemizde bunun olmadığını ve böyle giderse çok daha olumsuz bir tablo olacağını görüyorlar ve kendilerine kıymet verilen, saygı duyulan ülkelere gidiyorlar.  Bilindiği gibi, Sağlık Bakanlığı 2003 yılında, merkezinde insanın, emeğin, meslekî ilkelerin değil, rantın olduğu, sağlığın topyekûn özelleştirildiği, sağlıkta dönüşüm programını uygulamaya koydu.Bu programda hastanın da hekimin de kıymeti yoktur maalesef.

YÖNETİCİLER LİYAKATTEN UZAK

Tıp fakültelerinin girilmesi de eğitimi de zordur. Büyük emek harcayarak tıp fakültesine başlayan genç hekim adayları, tıp eğitiminin ilk yıllarından itibaren ülkemizin sağlık ortamında yaşananları görüyorlar. İlk yıllardan itibaren yurtdışına gitmek üzere plan yapan meslek adaylarımızın sayısı her geçen gün artıyor. Sağlıkta yıkıma neden olan sağlıkta dönüşüm programının önemli bir öğesi hekimlerin değersizleştirilmesidir. Çünkü bu programda hekimler sistemin ucuz iş gücü, hatta kölesi olarak görülmektedir.Hekimler, daha tıp fakültesinden itibaren değersizleştirilmeye başlanıyor. Örneğin, çoğu fakültede personel eksikliği nedeniyle, tıp fakültesi öğrencilerinden zaman zaman yardımcı personelin görevleri isteniliyor. Mezun olduktan sonra çok zor bir uzmanlık sınavı, ağır uzmanlık eğitimi, ardından zorunlu hizmet dönemi, isterlerse yan dal uzmanlığı, sonra bunun mecburi hizmeti gibi uzun ve ağır eğitim koşulları ardından bir hastanede göreve başladıkları andan itibaren değersizleştirmenin her türüne maruz kalmaya devam ediyor meslektaşlarımız.Hekimlik ilkelerine, uzmanlık alanlarının gereklerine, hekimlerin yetkinlik ve yeterliklerine saygı duyulmayan, 2-3 dakikada bir hasta bakmaya zorlandıkları (Dünya’da bu süre ortalama 20 dakikadır.), asgari yaşam standartı için alacakları ücretin yaptıkları muayene, ameliyat sayısına yani performansa bağlı olduğu, sürekli daha çok hasta bakmaya zorlandıkları, nasıl baktıkları ile kimsenin ilgilenmediği, yani niteliğin değil, niceliğin önemli olduğu bir çalışma ortamı karşılıyor onları. Yöneticiler genellikle bu sistemin yürütülmesi için seçilmiş, çoklukla liyakatten uzak kişiler oluyor ve sisteme itiraz eden hekimlere mobbing uyguluyorlar, soruşturmalar açıyorlar, haksız cezalar veriyorlar.

EN BÜYÜK SORUN ŞİDDET

Şiddet, canımızı çok acıtan, büyük sorunumuz. Sağlıkta yaşadığımız şiddeti elbette ülkenin genelinde artan şiddet ortamından ayrı tutamayız. Ancak, bu kötü sağlık sisteminin başlı başına şiddete ortam hazırladığını da ifade etmeliyiz. Hastalarımızın en ufak yakınma ile istedikleri tüm kurumlara, acil dahil gidebilecekleri, çok ilaç, çok tetkik, çok görüntüleme, çok ameliyat demek olan, kışkırtılmış sağlık talebi, sağlıkta sorunları  her geçen gün artırıyor, az sayıda hekimin, çok kısa sürelerde hizmet vermek zorunda kaldığı ortamda hastalar yaşadıkları sorunların nedeninin hekimler olduğunu düşünüyorlar maalesef. Oysa hekimler de hastalar gibi bu kötü sağlık sisteminin mağdurudur. Halkımız bunu bilmelidir.  Şiddet ortamını hazırlayan bu sisteme karşı hep birlikte mücadele etmeliyiz. 

GENÇ HEKİMLER GÖRÜYOR

Bir başka önemli sorun, bu zor koşullarda karşılarına çıkan malpraktis davaları.  Hekimler zor koşullara rağmen insanüstü çaba ile sağlıklarından, ailelerinden ödün vererek hastalarına şifa vermeye çalışıyorlar ve maalesef çok defa haksız yere hukukî mücadele vermek zorunda kalıyorlar.Tüm bu koşullarda hekimlerin bilimi takip edebilmelerinin, mesleğimizin gereği olarak ekip ruhuyla dayanışarak çalışabilmelerinin de neredeyse olanaksız olduğu sanıyorum anlaşılabilir. Akademik yolu tercih etmek isteyen genç hekimler için de, yaşanan çok sayıda sorun olduğunu belirtmeliyim. Adil olmayan, adrese teslim akademik unvanlar, kadrolar, yayın etiği sorunları, baskı altında çalışmak, bunların bazıları. Kısaca, değersizlik duygusu, hürmetsizlik, emeğin, meslekî özerkliğin yok sayılması, bilimden, liyakatten uzak, ranta dayalı sağlık sistemi, onun sonucu olan hukuki sorunlar, şiddet, iyi hekimlik yapamama, tüm bunların ardından yaşanan ruhsal ve fiziksel sağlık sorunlarını genç hekimler görüyor, yaşıyor ve kendilerine kıymet verilen ülkelere gitmek istiyorlar.

Bakan Fahrettin Koca, “Yurtdışına giden hekimler de dönmek istiyor” açıklamasında bulundu. Bakan Koca’nın bu açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sağlık Bakanı’nın “Yurtdışına giden hekimler dönmek istiyor” ifadesi hangi araştırmaya ve istatistik veriye dayanmaktadır bilemiyorum. Sanıyorum bu açıdan bir çalışma verisi paylaşmış değil kendileri. Oysa her geçen gün yurtdışına giden hekim sayısındaki artış, bize tersini söylemektedir.

Şimdiden Eskişehir’de ve Türkiye’nin birçok yerinde doktor sayısında sorun yaşandığı görülüyor. İlerleyen süreçte, Eskişehir’i ve Türkiye’yi neler bekliyor?

Yaşanan tüm zorluklar, hekimleri çalışma şartları ve sorumluluğu görece ağır olan uzmanlık alanlarından uzaklaştırıyor. Kamu hastanelerindeki ağır ve yukarıda saydığım olumsuz koşulların olduğu ortamlardan hekimler, özel kurumlara geçerek, en verimli dönemlerinde emekli olarak, yurt dışına giderek veya mesleği tamamen terk ederek uzaklaşıyorlar. Eğer bakanlık tüm bu yanlış uygulamalarında ısrar ederse yakın gelecekte halkımızı sadece randevu bulamamak değil, hekim bulamamak gerçeği bekliyor maalesef. Hatta şimdiden, bazı illerde bazı uzmanlık alanlarında hekimlerin bulunmadığı basın aracılığıyla halkımızın da malumudur.

Hekimlerin maaşlarının iyileştirilmesi, yurt dışına giden hekimlerin dönmesi için yeterli olur mu?

Elbette herkes gibi, hekimlerin de hak ettikleri, performans vb olmadan tek kalemde ödenen ve emekliliğe yansıyan gelirleri olmalıdır. Ancak sadece gelirlerinin düzeltilmesi onları yurt dışından geri getirmez. Bilime, insana, emeğe, meslekî ilkelere, toplumun sağlık hakkına saygı duyan bir sağlık sistemi ancak onları geri getirebilir.

Bakanlığın bu noktada neler yapması gerekiyor?

Bakanlığın ilk yapması gereken, bir sermaye projesi olan sağlıkta dönüşümü hemen durdurmak olmalıdır. Politikasını, adil, demokratik, katılımcı, bilimi, emeği, insani değerleri öne çıkaracak şekilde yeniden düzenlemelidir. Bu konuda Türk Tabipleri Birliği’nin çok önemli birikimi vardır ve bu birikimden yararlanmalıdır.