Özellikle kadınlarda sıkça görülen meme kanseri hakkında konuşan Genel Cerrahi Uzmanı Dr. İhsan Oruk, son yıllarda hastalığın daha sık görüldüğüne dikkat çekti.
Kanserlerin genel olarak arttığına dikkat çeken Oruk, “Otuz yıl önceki verilere baktığımızda meme kanseri yüzde 8 civarında görülüyordu. Bu oran yüzde 13’e yükseldi. Tabii ki diğer kanserler de arttı. Bunun birkaç etkisi var. Teknolojinin gelişmesiyle görebiliyoruz. Doktora ulaşabilirlik arttı. Farkındalık arttı. Bu faktörler önemli. Medya ve iletişim araçlarının gelişmesiyle herkes hastalığı hakkında bilgi ediniyor. Bugünlerde en çok karşılaştığımız konu ise, vatandaşlar her belirtide ben kanser miyim? diyerek bizlere başvuruyor. Bu iyi bir şey değil. Meme kanserlerine baktığımız zaman genetik faktörler riskin yüzde 15’idir. Yüzde 85’i diğer faktörlerdir. Gıdalarda bulunan GDO’lar da etkiliyor. Domates, salatalık yaz sebzesidir. Ancak biz bunları kış aylarında da tüketiyoruz. Bunları kimyasal maddelerin takviyeleri ile tüketiyoruz. Bu kimyasal maddeler sebze veya meyvede durduğu gibi durmuyor, bizim vücudumuza da geçiyor” dedi.
“ANNE TARAFINDAN MEME KANSERİ VARSA RİSK YÜKSEK”
Her kadının kendisinin meme muayenesini yapabileceğini belirten İhsan Oruk, hastalıkla ilgili konuşmasının devamında şunları söyledi:
“Kadınlarda özellikle ailede anne tarafında meme kanser vakası yoksa risk düşüktür. Ancak varsa risk yüksektir ve daha dikkatli olunması gerekir. Normal bir kadının aylık bir periyodu vardır. Eğer düzensizlik varsa bu da etkenlerden biridir. Biz hastalara banyo yaparken, cilt kaygan iken meme muayenesi yapmalarını söyleriz. Bunu gelen hastalara gösteriyoruz. Tarif eden siteler var. Öncelikle kendi dokularına alışmalarını istiyoruz. Herkesin dokusu aynı değildir. Meme dokusunu ayda bir kontrol ederken, farklı hissederlerse doktora başvurmaları gerekiyor. Normal olmayan meme dokusunda ellerine bir sertlik gelmesi, şekil bozukluğu olması, meme de ödem oluşmasına bağlı portakal görünümüne girmesi, meme başının içeri çekilmesi, meme başından kan geliyor olması durumunda doktora başvurmak lazım.”
“MEME KANSERİNİN EN BÜYÜK DÜŞMANI EMZİRMEK”
Doğum yapan ve emziren kadınların meme kanserine yakalanma risklerinin azaldığına dikkat çeken Acıbadem Eskişehir Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Dr. İhsan Oruk, “Meme kanserlerinin oluşmasının en büyük sebeplerinden biri doğum yapmamak, emzirmemek. kahvenin çok tüketilmesi, obezitedir. Organlar görev yapmak ister. Memelerin görevlerinden biri de süt vermektir. Süt verdiği zaman temizleniyor, çalışıyor. Organ görev yaparsa bozulmaz. Organ çalıştıkta canlanıyor. Ne kadar emziriyorsa, ne kadar doğum yapıyorsa o oranda meme kanserinin oranını azaltıyor. Meme kanserini önleyebilirsiniz. Çocuğunuz olduğunda emzirmeye çalışın. Eğer doğumdan sonra bebek emzirilmez ise bu durumda çok tehlikeli. Hem hücreleri zorluyorsunuz, daha sonra emzirmeyince zemin bozuluyor” şeklinde konuştu.
“ERKEN TEŞHİS İLE KANSER TEDAVİ EDİLEBİLİYOR”
Meme kanserinde erken teşhis ile hastalığının sıfırlanabileceğine vurgu yapan Oruk, “Teşhiste çok basit uygulamalar var. Artık erken teşhis için gerekli koşullar yerine getirilmeye çalışıyor. Artık her ilde KETEM dediğimiz kuruluşlar var. Kırk yaşından sonra bizim istediğimiz bir muayenedir. Erken teşhis edebilirsek, kanserin önüne geçebilirsiniz. Bu durumlarda kanseri kür haline getirebilirsiniz. Bu kür getirme yöntemini için bir çok şekli var. Meme kanserinin asıl tedavisi cerrahidir. Bunun tabii ki evresi önemli. Erken teşhis ettiğinizde memeyi almadan, sadece kanserli bölgeyi geniş temizleyerek, kanseri sıfırlayabiliyorsunuz. Eskiden meme kanseri olduğunda evresine bakılmaksızın komple meme alınıyordu. Meme kadınların bir sembolüdür. Şimdilerde olabileceğince memeleri korumaya çalışıyoruz. Koruyabileceğimiz ve koruyamayacağımız tablolar vardır. Genelde memeyi 4 parçaya böldüğümüzde bir yuvarlak tablo düşünün. Orta alan meme başının olduğu yere biz santral alan diyoruz. Bu bölge haricindeki tümörler de alanı geniş temizleyerek çıkartmak mümkün. Memeyi komple çıkartmakla aynı sonucu veriyor. Ancak orta alanda tümör varsa o zaman memeyi komple almak gerekiyor. Bunun nedeni ise, süt kanalları orta alanda birleşiyor” diyerek açıkladı.
“ÖNCELİKLE İĞNE BİYOPSİSİ YAPSINLAR”
Meme kanseri şüphesi olan hastaların öncelikle iğne biyopsisi yaptırmaları gerektiğine dikkat çeken Acıbadem Eskişehir Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Oruk, sözlerinin devamında şöyle konuştu:
“Meme kanserlerinin olmazsa olmazı lef kanallarının temizliğidir. Biz Acıbadem Eskişehir Hastanesi olarak, eğer memede farklılık gözlemleniyorsa bu durumda iğne biyopsisi yaptırılmasını öneriyoruz. Çünkü iğne biyopsisi ile meme kanseri teşhisi koyulursa mevcut meme yapısı bozulmadan tedavi daha rahat uygulanabilir. Bu nedenle hastalarımız açık biyopsiden uzak dursun. Mümkünse iğne biyopsisi yaptırsınlar.”