×

Çocukların yaz kabusu: Bu hastalık her yerde!

Yaz aylarının gelmesiyle birlikte çocuk sağlığı, özellikle el ayak ağız hastalığı gibi bulaşıcı hastalıklar nedeniyle risk altında. Uzmanlar, sıcak havaların ve kalabalık ortamların hastalıkların yayılmasına zemin hazırladığını belirtiyor.

Yaz sıcaklarıyla birlikte, deniz ve havuza girmek, kalabalık ortamlarda bulunmak çocuklarda yaz hastalıklarına zemin hazırlıyor. Yaz mevsiminde artan çiçeklenme döneminin çocuklarda alerjik reaksiyon riskini arttırdığını belirten Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Doktoru Mehmet Rafi Özer, çocukların yetişkinlere göre sıcak havadan daha fazla etkilendiklerini söyleyerek ek tedbirlerin mutlaka alınması gerektiğini belirtiyor.

Tatilden dönen çocukların genelde el ayak ağız hastalığıyla başvurduğunu belirten Özer, “Yaz aylarının kış aylarından farkını biliyoruz tabii ki kış aylarında çocuklar kapalı ortamda birbirleriyle yakın temas halindeler ve kış aylarında daha çok üst solunum yolu enfeksiyonları çok daha yaygın görülüyor fakat yaz aylarında da özellikle bu yaz gibi sıcak geçen sezonda özellikle güneş çarpmaları ve açık alanda çocukların başına gelebilecek alerjik reaksiyonlar, böcek ısırmaları veya tatile gittiklerinde, biz ne kadar ebeveynleri uyarsak da ortamda deniz ve havuz varsa denizi tercih edin desekte ısısı nedeniyle, dalgasız olması nedeniyleçocuklarhavuzu tercih ediyor ama tabii yoğun insan girişi de kontaminasyon riskini çok artırıyor. O yüzden tatilden gelen çocuklarda özellikle havuz suyundan kontamine olmak sebebiyle, orta kulak iltihabı, gribal enfeksiyonlar, idrar yolları enfeksiyonu ve ishaller dikkat çeker. Onun haricinde kalabalık otellerde, yazın insanların daha çok dış ortama çıkmaları nedeniyle bir takım bulaşıcı hastalıkların veya üst solunum yolu enfeksiyonlarının azaldığını söylesekte özellikle tatilden gelen çocuklarda yine üst solunum yolu enfeksiyonları ve bir takım döküntülü hastalıkları görebiliyoruz. Örneğin el ayak ağız hastalığı vardır. Kim tatile giderse döndüğünde mutlaka el ayak ağız hastalığı ile geliyor bu aralar” ifadelerini kullandı.
 

KALABALIK ORTAMLARDA BULAŞ RİSKİ YÜKSEK

Özer, toplu alanlarda damlacık yoluyla bulaş riskinin yüksek olduğunu söyleyerek, “Bütün döküntülü hastalıklar, üst solunum yolu enfeksiyonu da olsa genelde klinik aynıdır. Başlangıçta ateş, halsizlik,  huzursuzluk ve iştahta azalmayla gibi bulgularla başlar ve ana tanıyı koyduran patognomik bulgu ortaya çıktığında da tanı netleşir. Döküntülü hastalıkların bir çoğu viralenfeksiyon olduğu için bunlar palyatif davranılır. Palyatiften kastımız, örneğin ateşi varsa ateşi düşürmek, bulantısı varsa bulantıyı gidermek, ağrısı varsa ağrısını gidermek şeklinde tedavi protokolü uygularız ama bakteriyel virüsünden kaynaklı solunum yolu enfeksiyonu ise kalabalık ortamlarda damlacık yoluyla bulaş riski çok yüksek oluyor. Hani kış aylarında artma nedeni soğukların artması değil de okulların açılması ve insanların açık alanlardan daha çok kapalı alanlarda bulunarak teması arttırması bulaşı arttırıyorsa, yaz aylarındada kalabalık otellere gidiyorsunuz 3 bin kişilik otel, yemek sırasına giriyorsunuz bir sürü insanla temas ediyorsunuz mesela oradaki bir hasta birey diğer insanlara hastalığı bulaştırabiliyor. Bu zamanlarda da tedaviye antibiyotik eklememiz gerekiyor” diye konuştu.
 

BAĞIŞIKLIK EBEVENYDEN ÇOCUĞA GEÇER

Bağışıklığın büyük oranda ebeveynden geçtiğini ve çocuklarda beslenmenin önemine değinen Özer, takviye edici gıdalara karşı olduğunu söyleyerek şöyle devam etti:
“Her şeyde olduğu gibi bağışıklıkta genetik bir olaydır. Çok sevdiğim bir söz vardır, tarla belli, tohum belli diye. İyi bir tarla ve iyi bir tohumdan iyi bir ürün çıkar. Anne ve babanın bağışıklığı güçlüyse çocukta doğal olarak güçlü bir bağışıklıkla doğacaktır. Taraflardan birinin bağışıklık defosu varsa, yalnız immundefekt hastalıklar var onlardan bahsetmiyorum. Yani çocukta da bir bağışıklık defosu ortaya çıkabiliyor. Bunun gidermenin yolu da ben her zaman genleri düzgün bir çocuksa ve dengeli besleniyorsa istirahatine dikkat ediliyorsa bu yeterli ama tabii  müthiş bir ticari potansiyel olduğu için çok fazla kandırıcı ilaç var ve herkesin kolaylıkla ulaşabileceği bir internet ortamı da var. Ebeveynler okuyor, yok davul tozu yok minare gölgesi diye ne bulurlarsa çocuğa vermeye çalışıyorlar. Bunu da fırsat bilen ilaç firmaları bu yöne yönelik bir yığın ilaç üretiyorlar. Bir çok aile bu ilaçları kullandığında çocuğun bağışıklığının güçlendiğini düşünüyor bence yanlış bir kanı. Ben bütün hastalarımı uyardığım halde bir çok hastam bu tuzağa düşüyor. Bir şeyin değişmediğini görüyorlar. Benim önerim çocukluk çağında yapılması gereken aşıları atlamadan yaptırmak, aktif bağışlıklık açısından çok önemlidir. Aşırı kollayıcı olmamakta çok önemlidir bazı anneler sanki çocuk cam fanustaymış gibi büyütmeye çalışıyorlar ve dış ortama çıkarmamakla övünüyorlar. Hatta hiç evden çıkmıyor ama hasta oluyor gibi bir tabir duyuyoruz. Tamamen yanlış yapıyorlar çocuğun dışarıya çıkıp mikropla da tanışması lazım ve yavaş yavaş pasif bağışıklığı da kazanması lazım”