Skolyozun bebeklikten itibaren görülebileceğine dikkat çeken Taşkoparan, bu rahatsızlığın omurganın göğüs veya bel bölgelerinin yana doğru eğrilmesi ve etrafında dönmesi ile olduğunu anlattı. Omurganın, kafa tasından başlayıp, leğen kemiğinin ucuna kadar omurların üst üste binmesiyle oluşan bir sütun olduğunu anlatan Op. Dr. Mehmet Taşkoparan, “Bu sütun, kafatasını dengede tutuyor. Başka bir görevi de omurgayla bağlanan kaburgalarla birlikte hayati organların korunmasında yardımcı oluyor. Skolyozda, önden, yandan ve tepeden baktığımızda omurga etrafında dönerek kıvrılıyor. Bu kıvrılmayla beraber kaburgalarda dönüyor. En çok görülen skolyoz türü idiopatik dediğimiz sebebi belli olmayan,daha çok kalıtsal olabilen eğriliklerdir. Bunun da üç tipi var. 0-3 yaşına kadar infantil, 3-10 arası jüvenil, 11 yaşından sonra da adolesan tiptir. Eğrilik kemik büyümesiyle birlikte artabiliyor. Bunun dışında bir takım konjenitalanomalilerde kemik yapısal bozukluklarında konjenitalskolyoz oluşabilir. Kas, iskelet hastalıklarında, bir endokrin bozukluklarında skolyoz meydana gelebiliyor. Konjenitalskolyozlar daha erken yaşlarda gözüküyor ve daha sonuçları kötü” dedi.
“SKOLYOZDA CERRAHİ ORANI KIZLARDA DAHA FAZLA”
Skolyozun kız ve erkeklerde eşit görüldüğünü, ancak cerrahi tedaviye giden skolyoz oranının kızlarda üç katı daha fazla olduğuna dikkat çeken Op. Dr. Taşkoparan, “Her şeyden önce, bir omuz aşağıda bir omuz yukarıda şeklinde omuz dengesi bozuluyor. Baktığın zaman sırtında bir kamburluk görüyor. Omurga döndüğü için beraberinde o kaburgada dönüyor. Baktığınız zaman elbiseler durmuyor. Mesela kız çocuklarında askının bir tanesi devamlı düşüyor, aile fark edebiliyor. Bu durum kız çocuklarında çok geç fark edilebiliyor, çünkü utanıyorlar. Bazı kız çocukları ise göğüslerinin büyümesiyle birlikte onu saklayabilmek için kambur duruyor. O zaman hastalık atlanabiliyor. İdiopatikskolyozlar, 11 yaşından sonra da gözükebilir. İleri yaşta gözüken ve sonradan keşfedilmiş skolyozun ilerlemesi çok az oluyor. Ortalama olarak senede bir derece artabiliyor. Adet görene kadar kız çocuklarının gelişimi ve omurganın büyümesi çok hızlıdır. Skolyoz da buna göre kız çocuklarında bu dönem de daha hızlı ilerler. Tedavi yaşa göre ve eğriliğin derecesine göre değişebiliyor. Kemik yaşını ölçen risser bulgusu diye bir sınıflandırma var. 5’e kadar sınıflandırılıyor. Leğen kemiğini alıyorsun 4’e bölüyorsun. Dışardan içe doğru derecelendiriyorsun. Adet öncesi kız çocuklarında 40 derece üstü cerrahidir. Adetten sonra 50 derecenin üstü cerrahidir. Yandan baktığında bir beldeki düzleşme, sırttaki düzleşme ve artış onlar cerrahi tedavi gerektirebilir” diye konuştu.
“FİZİK TEDAVİYLE EĞRİLİĞİN AYNI SEVİYEDE KALMASI HEDEFLENİR”
Bu hastalıkta, ilerleme riski çok olup hayati organların fonksiyonunu bozacak eğrilikleri cerrahi tedavi ettiklerini söyleyen Taşkoparan, sözlerine şöyle devam etti:
“Onun dışında ne yapılabilir, fizik tedavi egzersizleri verilebilir, yüzme verilebilir, pilates önerilebilir, basketbol önerilebilir. Ama hiçbirinin kanıtlanmış iyileştirici özelliği yoktur. Aile kendini daha rahat hissediyor yüzmeye gönderiyor. Yüzüyor, sırt kasları güçlenecek eğrilik artmayacak gibi düşünüyor. Eğrilik hiçbir zaman düzelmez. Eğer otuz derece ise spor yaptım mı sıfır derece olur diye bir şey söz konusu değil. Seviyede kalsın diye uğraşır. Bence benim kişisel kanaatim ve tecrübemi sorarsanız bence bu eğriliğin kaderi çizilmiştir, cerrahi tedaviye gidecekse gidecektir.Ameliyat gereken ama olmayan skolyozlarda kalp fonksiyonları, akciğer fonksiyonları, akciğer kapasitesinin bozulmasıyla yaşam kalitesini azaltır ve süresini azaltır.